

EFKÂR’IN TEPESİNDE
Aydın KARASÜLEYMANOĞLU
Efkâr Tepesi, Şavşat’ın simgesel yerlerinden biridir. Eski yıllarda, sosyal yaşamın sınırlı olduğu küçük ilçelerdeki memurlar, bütün gün masa başında çalışmanın getirdiği uyuşukluğu üzerlerinden atmak üzere yürüyüşler yaparlardı. Bu yürüyüşler, genellikle guruplar halinde ve yolda söyleşerek gerçekleştirilirdi.
Efkâr Tepesi eskiden bu yürüyüşlerin son durağıydı. Yürüyerek bu tepeye çıkanlar, Şavşat’ın yakın köylerini, yeşilliklerini, dağlarını izler, içindeki can sıkıntısını hafifleterek geri dönerdi. Biz lisedeyken, Artvin’in girişindeki dönemecin adı da Efkâr Tepesi’ydi. Orada beton korkuluklara oturanlar, Çoruh vadisine kadar uzanan yamaçları, kıvrım kıvrım yolları izleyerek efkâr dağıtırlardı. Baharları renk renk çiçeklerle bezenen yamaçlar, bir tabloyu andırırdı. Derin vadilerden akan Çoruh’u, kentin karşısına dikilen dağları izlemenin zevkine doyulmazdı.
Şavşat’taki Efkâr Tepesi, ünlü yazarlarımızdan Fakir Baykurt ile özdeşleşmiştir. 1958’lı yıllarda Şavşat’ta öğretmenlik yapan Fakir Baykurt, o zamanlar araba yolu olmayan Şavşat’ın köylerini gezip, halkın sorunlarını birebir dinleyerek, “Haritada Bir Nokta” başlığıyla Cumhuriyet gazetesinde yayınlamıştı. Bu yazıları, daha sonra “Efkâr Tepesi” adıyla kitaplaştırdı.
Yıllar önce, bir gurup dostla Efkâr Tepesi’ne çıktığımızda, bu adın verilmesine neden olan Fakir Baykurt’la ilgili hiçbir şeye rastlayamadık. Aynı gün dönemin belediye başkanına, bu yazarın özgeçmişini, kitabının kapağını, içindeki Şavşat’la ilgili yazılarını uygun yerlere neden konulmadığını sormuştum.
Şiirlerde, yazılarda çokça değinilen bu tepenin sosyal ve kültürel boyutu da bulunuyor.
Avni Temiz de kitabına “Efkâr Tepesi’nde” adını vermiş. Temiz’in “Sana Yazdım” adında bir şiir kitabı daha var. Her iki kitaptaki heceli şiirler, içerik bakımından birbiriyle benzeşiyor. Hece ölçülerinde gözden kaçan bazı hatalar görülüyor. Kitabın onuncu sayfasındaki “Artvin” başlıklı şiirin ilk kıtası şöyle:
Anlatayım dostlar Artvin’i size
Üç bin metreden bakarız denize
İkilik katmayız biz sevgimize
Halleri güzeldir bizim Artvin’in.
6/5 hece ölçüsüyle yazılan bu şiirin ikinci dizesi, halk edebiyatında hiç rastlanmayan 5/6 hece ölçüsünde. Hece sayısı yine 11 ama şiirin akıcılığı bozulmuş. Ayrıca, halk şiiri geleneğinde ilk kıtalardaki ikinci ve dördüncü dizeler birbirine uyaklı olmaktadır. Yani abab uyağı gibi. Temiz, bazı şiirlerinde bu geleneğe uymaya gerek duymamış.
Her ozan, yöresinin güzelliklerini şiirlerine yansıtır. Hele Artvin gibi yeşilin başkenti olan bir yörenin ozanı, bu görevi fazlasıyla yerine getirir. Artvin’den çok sayıda ozan çıktığını ve doğası hakkında en çok şiir yazılan il olduğunu bir kez daha anımsatalım.
Kitabın on beşinci sayfasındaki “Artvin’im” şiirini birlikte okuyalım:
Yükseldin denizden semaya doğru
Benzersin göklerde köze Artvin’im
Vadisinde akar deli Çoruh’u
Gerdanlık takarsın güze Artvin’im.
Bir günde yaşarsın dört mevsim birden
Şifadır yetişen çiçekler derden
Sanırsın ayağın kesilmiş yerden
Bulutlar iniyor düze Artvin’im.
Ozanların görevlerinden biri de güncel sorunları değerlendirerek, halkın yanında yer almaktır. Onların gözü, kulağı olmaktır. Yaşadığı dönemin sıkıntılarını yansıtmaktır. Artvin’in geleceğini tehlikeye sokan, Cerattepe’deki altın madeni çıkarılmasına Avni Temiz de tepki gösteriyor. Kitabının yüz altmış ikinci sayfasında şunları yazıyor:
Cerattepe yeşil kalsın
Siyanürle doldurmayın
Tüm canlılar nefes alsın
Tabiatı soldurmayın.
Namert kurar merde pusu
Hayat biter kirlense su
Artvinlinindir tapusu
Doğamızı öldürmeyin.
Küçüklüğünde yaşamın acı yanlarıyla yüzleşen, eğitimi sırasında çok sıkıntılar çeken Avni Temiz, her iki kitabında da değişik konulara değinmiş. Ama halkın neden yoksul bırakıldığını, neden kalkınamadığımızı yeterince vurgulamamış. Sevda şiirlerine daha çok yer vermiş. Kendi yaşamından kesitler sunmamış. Şiirlerine eleştirel boyut kazandırmamış.
Şiirdeki tema, düzyazıda olduğu slogana boğulmamalı. Ama halk şiirinin geçmişteki haksızlıklara karşı başkaldırışını, ağır baskı dönemlerinde Köroğlu’nun “Ferman padişahın dağlar bizimdir” dizelerini de unutmamalıyız.
Her türlü haksızlıklara karşı, ozanlarımızın tepkisi de çok önemlidir. Geçmişte halk ozanlarından korkulması, ağdalı dille mersiyeler yazan divan şairlerinin sarayda beslenir olmasının nedenleri ortadadır.
Her ozan kendi duygularından önce, halkın beklentilerine de yer vermelidir savımız, salt Avni Temiz için değil herkes için geçerlidir..
Yöremizden yetişen Âşık Deryami, Osman Kaya, Âşık Özeri, Aydın Baba, Necati Bayraktar ve diğer pek çok ozanda rastladığımız toplumsal olguyu, Avni Temiz nedense fazla yeğlememiş. Şiirlerinde sosyal konulara değinmekten kaçınmış gibi.
Oysa sevda şiirlerinin giderek kişiselleştiği, tekrarlanma olasılığının fazlalaştığı da bir gerçektir. Avni Temiz dostumuzun daha özen göstererek özgün eserler ortaya koyacağına inanıyoruz.
Öte yandan her ozan yaşıyla birlikte şiirini de olgunlaştırmak durumundadır. Bu oldu her ozan için geçerlidir. Avni Temiz, kendini sürekli yenileyecek, benzeri çokça tekrarlanmış temalardan kaçınıp özgün eserler ortaya koyacak kapasitedir. Kendisinden daha güçlü, daha çarpıcı şiirler beklemek de bizim hakkımızdır.
Ozanın, her iki kitabındaki şiirlerini bir bütünlük içinde ele aldığımızda, aynı anlama gelen sözcüklerin yabancı kaynaklılarla Türkçesinin sıkça kullanıldığını görüyoruz. Şiirlerin daha diri ve etkin olması için anlatım diline de özen gösterilmesi, Türkçe sözcüklerin yeğlenmesi gerekir.
Avni Temiz’in birçok şiiri bestelendi. Ozanın, hemşehrimiz ozan Fuat Bahçeci tarafından bestelenen bir şiirinden bazı bölümler aktararak yazımıza son verelim.
Dağlara sisler çöker gönlümde özlemin var
Yanımdasın hep benim gezsem de diyar diyar
Nasıl yaşarsın bilsen sevdamın kafesinde
Efkâr basar gönlümü şu Efkâr Tepesinde.
_______________
Efkâr’ın Tepesinde/Avni Temiz/Şiir/Pamiray Yayınları/İstanbul 2015.
Bu makale 780 kez okundu.
| 13.12.2025 | Ziyaretçi |
| Online | 47 |
| Bugün | 8688 |
| Toplam | 25181954 |