Şahver KARASÜLEYMANOĞLU
PROF. DR. NECDET ŞÜKRÜ ALTUN İLE SÖYLEŞİ
26.12.2015

 

PROF. DR. NECDET ÅžÜKRÜ ALTUN İLE SÖYLEŞİ

 

-Sayın Altun, hemÅŸehrilerimizin çoÄŸu sizi hekim olarak tanıyor. Bazıları da, fotoÄŸraf sanatıyla ilgilendiÄŸinizi biliyor. Okurlarımızın sizi yakından tanımaları için özgeçmiÅŸinizden kısaca söz eder misiniz?

-13 Åžubat 1957 de ÅžavÅŸat-Veliköy’de doÄŸdum. Annem ve Babam ÅžavÅŸat-Tepeköy doÄŸumludur. Babam o tarihte Veliköy Nahiye Müdürü olarak görev yapıyordu. İlkokul birinci sınıfı Muratlı’da, ikinci sınıfın yarısını Ortaköy’de, diÄŸer yarısını, o zaman Kars’a baÄŸlı olan Çıldır ilçesinin DoÄŸruyol Nahiyesinde, üçüncü sınıfı Arhavi’ye baÄŸlı Ortacalar Nahiyesinde, dördüncü sınıfı, yakınlarda Deriner Barajı suları altında kalacak olan Zeytinlik Nahiyesinde, beÅŸinci sınıfı ise Artvin Gazi İlkokulu’nda okudum. İlkokulun beÅŸ sınıfını ayrı yerlerde okumuÅŸ olmamın sebebi ayrı bir sohbet konusudur. Arzu ederseniz onu daha sonra konuÅŸuruz. Ortaokulu ve Lise eÄŸitimimi Artvin’de tamamladıktan sonra, 1975 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. 1981 yılında mezun oldum. Bir yıl Ankara’da SSK Ulus Hastanesinde pratisyen hekim olarak görev yaptıktan sonra, 1982 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalında uzmanlık eÄŸitimine baÅŸladım. 1987 yılında uzman oldum. Askerlik görevimi, KKTC Girne Asker Hastanesi’nde yaptıktan sonra, 1988 yılında Trabzon Yavuz Selim Kemik Hastalıkları ve Rehabilitasyon Hastanesinde zorunlu hizmetimi yaptım. Bir yıl sonra Ankara Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesine atandım. 1991 yılında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalında Yardımcı Doçent olarak göreve baÅŸladım. 1994 yılında doçent, 2000 yılında profesör oldum. 1996-2000 yılları arasında Gazi Hastanesi BaÅŸhekim yardımcılığı ve BaÅŸhekimlik görevlerinde bulundum. Daha sonra, Anabilim Dalı BaÅŸkanlığı ve Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm BaÅŸkanlığı yaptım.

-Ülke teknokrasisi ve bürokrasisine çok eleman yetiÅŸtiren bir yörenin çocuklarıyız. Artvinlilerin okuma tutkusunu ve devlet kademelerindeki baÅŸarılı hizmetlerini nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-Bunun cevabını sosyal bilimciler daha iyi verirler. Ama bunun kültürel etkileÅŸim ve sosyoekonomik nedenlere baÄŸlı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Artvin’in coÄŸrafyasında, tarih boyunca çok dinli, çok dilli ve  farklı etnik yapıların birlikte olduÄŸu bir yaÅŸam sürmüÅŸtür. Bu özellikler, bölgemizde insanları ayrıştırmamış aksine, bu özelliklerin zenginleÅŸtirdiÄŸi ortak bir kültür oluÅŸmuÅŸtur. Bu kültürün etkisiyle yetiÅŸen yöre insanı her zaman bilimi rehber tutmuÅŸ, bilgiye ulaÅŸmanın yolunun okumaktan geçtiÄŸini bilmiÅŸtir. Bu nedenledir ki, Artvin bugün, ülkemizin okur yazar oranı en yüksek ilidir. Dedemin, askerlik yaptığı dönemde, kıtadaki erler arasında okur yazar olan tek kiÅŸi olması da, anlatmaya çalıştığım bu kültürel yapının bir sonucudur.

Bir diÄŸer neden sosyoekonomiktir. BilindiÄŸi gibi yöremizin oldukça sert bir doÄŸal yapısı vardır. Fiziki koÅŸullar tarım ve hayvancılığa uygun deÄŸildir. İşlenebilir toprak azdır. Bunlara paralel olarak da sanayi geliÅŸmemiÅŸtir. Yöre halkının hayatını idame ettirebilmesi için ekonomik olanaklar oldukça sınırlıdır. Bu yüzden halkımız devlet kapısını, devlete memur olarak hizmet etmeyi bir geçim yolu olarak tercih etmiÅŸtir. Memur olmanın yolu da okumaktan geçmektedir.

Oldukça kısıtlı iÅŸlenebilir araziye sahip olan Artvin halkı toprağın kıymetini bilir. TopraÄŸa sahip olmanın kendisine nasıl bir sorumluluk yüklediÄŸini bilir. Bu yüzden de her zaman toprağına sahip çıkar, toprağını ve ülkesini sever, bunu sevgilerin en üst sırasına koyar. Bütün bu özelliklere sahip Artvinlilerin görev aldıkları her yerde ve iÅŸte baÅŸarılı olmaları da doÄŸal karşılanmalıdır.  

-Uzun yıllardır Ankara’da görev yapıyorsunuz. Ankara’daki Artvin vakıf ve dernekleriyle diyalogunuz hangi düzeydedir? Artvinlilerin örgütsel etkinlikleri, sosyal ve kültürel dayanışmaları hakkında neler düÅŸünüyorsunuz? Yöremiz için gönüllü çabalarda bulunan hemÅŸerilerimize ne gibi önerileriniz olabilir?

-Artvin ile ilgili vakıf ve derneklerle her zaman yakın bir iliÅŸkim olmuÅŸtur. Gerçi bu kuruluÅŸların yönetim kadrolarında görev yapmadım ama elimden geldiÄŸi kadar, zamanımın yettiÄŸi kadar etkinliklerde yer almaya ve destek olmaya çalıştım. Aidiyet duygusunu çok önemsiyorum. HemÅŸehrilerimiz, kendilerini memleketimize ne kadar çok ait hissederlerse, o kadar çok sorumluluk alırlar, sorunların çözümüne de o kadar çok katkıda bulunurlar. Aidiyet duygusunun ve hemÅŸehrilik kültürünün geliÅŸmesinde vakıf ve derneklerin etkinliklerinin çok önem taşıdığını vurgulamak isterim. Artvinli hemÅŸehrilerimin, dernek ve vakıflarına sahip çıkmalarını, görev almalarını, etkinliklere katılmalarını arzu ederim. Böyle olduÄŸu taktirde görülecektir ki, herkesin yapacağı yada katkı saÄŸlayacağı bir iÅŸ mutlaka vardır.

-Hekimlik yorucu bir görev. YoÄŸun çalışma gerektiriyor. SaÄŸlık konusunda dünyadaki yeni geliÅŸmeleri ve de buluÅŸları izlemek, kendini sürekli yenilemek kolay bir iÅŸ deÄŸil. Bu yorucu tempo içinde bazı uÄŸraÅŸlara zaman ayırmak, hobilerle günlük yaÅŸama renk katmak nasıl bir duygu?

-Bu sorunuz için özellikle teÅŸekkür ederim. Sorunuzla iliÅŸkili olarak, bir hekimin nasıl yetiÅŸtiÄŸini, sizin aracılığınız ile okurlarla paylaÅŸmak isterim. Hekimlik bir meslek olmaktan öte bir yaÅŸam biçimidir. Hayata geç kalmış insanlardır hekimler. Altı yıllık uzun ve zorlu bir tahsil döneminin ardından pratisyen hekim oluyorsunuz. BaÅŸka fakülteleri tercih eden, üniversiteye beraber baÅŸladığınız, diÄŸer arkadaÅŸlarınız bir meslek sahibi olup hayatlarını kazanmaya baÅŸladıklarında siz iki yıl daha öÄŸrenciliÄŸe devam ediyorsunuz. İki yıl geri kaldığınız bir iÅŸte üzerine bir de iki yıl mecburi hizmet yapıyorsunuz. Aslında pratisyen hekimlik toplum hekimliÄŸinde çok önemli bir iÅŸleve sahipken, ülkemizde uygulanan yanlış politikalar yüzünden, pratisyen hekim hem ekonomik olarak  hem de statü olarak hak ettiÄŸi deÄŸeri görmediÄŸinden, uzman hekim olmak hayali içindedir. Oysa TUS (Tıpta Uzmanlık  Sınavı)  kazanıp uzmanlık eÄŸitimine baÅŸlamak üniversiteye girmekten daha zordur. Dört veya beÅŸ yıllık bir uzmanlık eÄŸitiminden sonra, uzman olunduÄŸunda iki yıllık yeni bir mecburi hizmet sırada beklemektedir. Bu arada erkekler için askerlik görevini de katarsak, sonuçta bir hekim arkadaÅŸlarından yaklaşık 10-12 yıl kadar sonra bir meslek sahibi olarak hayata baÅŸlamaktadır. Mesai saatleri ile sınırlı olmayan, özel hayatın olmadığı, hata payının, hoÅŸgörünün olmadığı, bütün bunlara karşı ekonomik olarak hiç de hak edilen bir ücretin alınmadığı geç kalmış hayatların sahibidir hekimler. Öte yandan ülkedeki yanlış politikaların bir sonucu olarak saÄŸlık sisteminin sorunları ve bundan dolayı ortaya çıkan hasta ÅŸikayetlerinin de muhatabı  hep hekimlerdir. Bütün bunlara raÄŸmen bir hekimin sürekli olarak okuması, yeni geliÅŸmeleri takip etmesi, dünyadaki diÄŸer meslektaÅŸlarından geri kalmaması gerekir. Çünkü o her ÅŸeye raÄŸmen iyi hekim olmak zorundadır. O hep ÅŸikayet dinler ama onun ÅŸikayet etmeye hakkı yoktur. Bir hekimin, aynen diÄŸer mesleklerde olduÄŸu gibi, hayatını kazanmak için bu iÅŸi yaptığı hep göz ardı edilir. Çünkü hekimlik kutsaldır!. Sizin de dediÄŸiniz gibi hekimlik gerçekten zor iÅŸtir. Hekimin bütün bu zorluklarla baÅŸ edebilmesi için akıl saÄŸlığını koruması gerekir. Bunun için yaÅŸamında bir kapı açmalı, mesleÄŸin geriliminden kurtulmalı ve ruhunu dinlendirmelidir. Bir hekimin mutlaka iÅŸi dışında bir hobisi olmalıdır. Bu müzik olabilir, resim olabilir, tiyatro olabilir veya sanatın baÅŸka bir kolu olabilir. ÖÄŸrencilerime, yaÅŸamda mutlu olmaları, saÄŸlıklı olmaları ve mesleklerinde baÅŸarılı olmaları için mutlaka hekimlik dışında baÅŸka bir iÅŸle uÄŸraÅŸmalarını öneriyorum. Ben fotoÄŸrafı seçtim ve bu seçimimden dolayı da çok mutluyum.

-G.Ü.Hastanesi salonunda sizin ilk slayt gösterinizi izlemiÅŸtim. Ondan sonra tüm slayt gösterilerinizde bulundum sanırım. Sözü fotoÄŸraf sanatına olan ilginize getirmek istediÄŸimi sanırım anladınız? Yöresel gecelerde, bazı önemli toplantılarda, Artvin görüntülerinden oluÅŸan slayt gösterilerinizi çok izledik. Karma sergilerde objektifinizden geçen Artvin fotoÄŸraflarını gördük. Çoruh’un  coÅŸkusunu, Artvinli insanın sıcaklığını,, yaylaların serinliÄŸini Ankara’ya taşıyan bu görüntüler için sizi de kutluyoruz. Bize birazda fotoÄŸraf sanatçısı Necdet Åž. Altun’dan söz eder misiniz? Bu merak ne zaman ve nasıl baÅŸladı. Bu sanat dalı günlük yaÅŸantınıza yeterince renk kattı mı?

 

-FotoÄŸrafa mesleki gerekçeyle baÅŸladım. Bizim iÅŸte yaptığını belgelemek lazımdır. Bunu hem bir arÅŸiv oluÅŸturmak, yaptıklarımızı diÄŸer meslektaÅŸlarımızla paylaÅŸmak, deneyimlerimizi yazmak ve yayınlamak için yaparız. Bazen bu yasal bir gerekliliktir. Belgeleme iÅŸleminin en önemli kısmı fotoÄŸraflamaktır. Bundan yirmi yıl önce bu amaçla profesyonel bir fotoÄŸraf makinesi aldım. Amacına uygun fotoÄŸraf çekmek için ustalardan ders aldım. TekniÄŸi öÄŸrenince, ister istemez objektifimi, mesleÄŸimin dışındaki dünyaya çevirdim. O andan itibaren de, bu belki size abartı gelecek ama, o güne kadar yaÅŸadığımdan farklı bir dünya ve farklı bir yaÅŸam olduÄŸunu  fark ettim. BaÅŸka bir gözle bakmaya baÅŸladım. Gerek doÄŸada, gerek yaÅŸamda, ayrıntıları, farklılıkları, uyumu ve çeliÅŸkileri görmeyi, buna duygularımı katmayı, bu ÅŸekilde duygularımı ifade etmeyi kendimi anlatmayı öÄŸrendim. FotoÄŸraf yolu ile hayatı paylaÅŸmayı öÄŸrendim. Çünkü fotoÄŸraf aslında paylaÅŸmak demektir. Çünkü kimse kendisi için fotoÄŸraf çekmez, baÅŸkalarına göstermek ve paylaÅŸmak için çeker. Kendisine ait bir ÅŸeyi baÅŸkalarıyla paylaÅŸan bir insan kötü bir insan olamaz. Bu nedenle fotoÄŸraf sanatı ile uÄŸraÅŸanlar iyi insanlardır.    

-Artvin Kalkınma ve EÄŸitim Vakfı’nın Artvin’i her yönüyle görüntüleme projesi kapsamında yabancı fotoÄŸrafçılarla birlikte yöremize gidip çalışmalar yaptınız. FotoÄŸraf Sanatı Kurumu’ndan dostlarınız olan, ancak Artvin’i bilmeyen bu sanatçıların görüntüleme çalışmaları sırasında size aktardıkları görüÅŸler nasıldı? Gözü görmeyen bile, Artvin’de fotoÄŸraf çekse ödül alır esprisine uygun görüÅŸleri sizinle paylaÅŸan oldu mu?

-Artvin Kalkınma ve EÄŸitim Vakfı’nın Artvin’in tanıtımına yönelik çalışmalarında FotoÄŸraf Sanatı Kurumu olarak görev aldık. Benim de üyesi olduÄŸum ,FSK üyesi fotoÄŸraf sanatçılarından oluÅŸan bir ekiple birlikte Artvin’in dağını, tepesini, vadisini, yaylasını, çoÄŸu zaman yürüyerek gezip fotoÄŸraf çektik. O güne kadar yapılmış en kapsamlı çalışma oldu. On binlerce kare fotoÄŸraf çekildi. Bunlar seçici kurullarca deÄŸerlendirildi ve Vakfın arÅŸivine kazandırıldı. Bu çalışmalar, Vakıf tarafından deÄŸiÅŸik ÅŸekillerde kullanıldı, sergiler açıldı, gösteriler yapıldı, Artvin’in tanıtımına katkıda bulunuldu. Bu geziler sırasında hemÅŸehrilerimizle yakın iliÅŸkiler kurduk. FotoÄŸraf sanatçısı arkadaÅŸlarımın, doÄŸal güzelliklerimiz bir tarafa, en çok etkilendikleri yöre halkının bize olan yaklaşımları oldu. Halkın içine girip, onların doÄŸal ve özel yaÅŸamlarından fotoÄŸraf almak, dünyanın her tarafında zordur. Buna kimse izin vermez, bu yüzden ÅŸiddete uÄŸramış fotoÄŸrafçı sayısı az deÄŸildir. Bu gezilerde çalışmanın amacını öÄŸrenen herkes bize yardımcı oldu, ben zaten yöre insanıydım ama hiçbir arkadaşım kendisini yabancı gibi hissetmedi. Kırsalda, açık fikirli, aydın, eÄŸitimli ve kültürlü insanlarla karşılaÅŸmak arkadaÅŸlarımı derinden etkiledi, beni de bir Artvinli olarak gururlandırdı. Bir anımı sizinle paylaÅŸmak isterim. Sahadaki fotoÄŸraf çalışmalarını ilgiyle ve merakla izleyen, eÅŸyalarımızı katırıyla taşıyan genç, bir ara arkadaÅŸlarımızdan birine bu fotoÄŸrafları nasıl göreceÄŸini sordu. Arkadaşımız da bu resimleri onun göremeyeceÄŸini, bunların büyük ÅŸehirlerde sergileneceÄŸini ya da gösterileceÄŸini  söyledi. Bunun üzerine benim genç katırcı hemÅŸehrim, o güzelim aksanıyla “Niye göremeyeyim, sizin internetiniz yok mu, gönderirsiniz ben de görürüm” dedi. Arkadaşım böyle bir tepkiyi beklemiyordu, katırcı genci küçük gördüÄŸünü fark edip mahcup olmuÅŸtu. Ben ise olanlardan büyük bir haz duymuÅŸtum, arkadaşımın omuzuna dokunup “Dikkatini çekerim burası Artvin” dedim.

-Yıllar önce size  fotoÄŸrafını vererek, gitmenizi önerdiÄŸim Balkanların en yüksekteki en derin gölü olan Büyük Deniz Gölü’ne çıkabildiniz mi? Kaçkarların doruklarındaki bu gölde bilimsel çalışmalar yapılıyor. Bu nedenle ilimiz turizmi için bence büyük önem taşıyor.

-Yöremizin bütün göllerini, daÄŸlarını, yaylaların gördüm. Her Artvinli bu güzelliklere sahip olduÄŸu için gurur duymalı. Yöre olarak gelir getirecek baÅŸka zenginliklere ya da olanaklara sahip deÄŸiliz. Bu noktada turizm Artvin için çok önem taşıyor. Son zamanlarda tatil anlayışında büyük bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanıyor. Büyük ÅŸehir ve iÅŸ stresinden uzaklaÅŸmak isteyen insanlar, doÄŸal ortamları tercih ediyor. Böyle tatil yapmak isteyenler için yöremizde her ÅŸey fazlasıyla var. Bize düÅŸen bu doÄŸal yapıyı korumaktır. Nüfusumuz artıyor, sanayileÅŸiyoruz. Bir taraftan daha çok üretirken bir taraftan doÄŸal kaynakları giderek daha çok tüketiyoruz ,aynı zamanda doÄŸayı da kirletiyoruz. Öte yandan yeni yollara ve enerjiye ihtiyacımız var. Ama bütün bunları yaparken, en önemli hazinemiz olan doÄŸaya saygı duymak, onu korumak gerekiyor. Bu açıdan baktığımız zaman, son zamanlarda bölgemizin büyük bir tehdit altında olduÄŸunu görüyorum. Zaten Karadeniz oto yolu ile büyük bir çevre felaketi yarattık. Dünyanın en güzel, en yeÅŸil sahillerini betona teslim ettik. Åžehirlerimizi ve insanımızı, bir asfalt engel ile denizden ayırdık. DoÄŸayı koruyarak üstelik daha da ucuza yapabileceÄŸimiz demiryolu seçeneÄŸimiz varken bu yolu tercih ettik. Åžimdi bölgemizde bir dizi baraj yapılıyor. Tamam geliÅŸmek için enerjiye ihtiyacımız var. Bunu bilerek ama içim acıyarak barajlara hayır diyemiyorum. Ama artık derelerimiz bize kalsın diyorum. Sadece Artvin’de yüzün üzerinde HES projesi var. Bir dere üzerinde arka arkaya birkaç tane. Deniyor ki, çevreye zarar vermeden enerji üretmenin yolu budur. Ama herkes biliyor ki, 30-40 yıl sonra ortada dere kalmayacak. Dereler Artvin’imizin kan damarlarıdır. Her Artvinlinin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Bizim iÅŸlenebilir arazimiz yok, endüstriyel ürünümüz yok, hayvancılığımız yok, bizim eÅŸsiz doÄŸal güzelliklerimiz ve turizm potansiyelimiz var. İnsanlar Artvin’i keÅŸfetmiÅŸlerse bunun içindir. Giderek daha çok yerli yabancı turist geliyorsa bunun içindir. Dünyadaki sayılı biyosfer alanlarından birisi Artvin’imizde ise bunun içindir. Bütün bunları, çocuklarımızın geleceÄŸini, ülkenin enerji üretimine %1 katkıda bulunacağız diye feda edelim mi?

-Artvin Vakfı, FSK ile iÅŸbirliÄŸi yaparak arÅŸivindeki fotoÄŸraf sayısını on binlere ulaÅŸtırdı. Öte yandan amatörce bu iÅŸe gönül veren hemÅŸerilerimiz VEB sitelerinde yüzlerce güzel fotoÄŸraf sergilemektedirler. Görsel sanatların Artvin’in tanıtımına olan katkısı elbette ki yadsınamaz. Bu fotoÄŸraf arÅŸivlerinden de yararlanarak, Artvin’de turizminin geliÅŸmesine sizce ne ölçüde katkı yapılabilir? Bu konudaki görüÅŸ ve önerileriniz neler olacaktır?

-Artvin’in tanıtımı ile ilgili olarak her kuruluÅŸ üstüne düÅŸen görevi yapmalıdır, bu konuda oldukça baÅŸarılı çalışmalar yapılmıştır ama bu devam etmelidir. Bunun için de her kaynaktan yararlanılmalıdır. Bu sadece fotoÄŸrafla da olmaz, diÄŸer kültürel öÄŸeleri de mutlaka deÄŸerlendirmek lazımdır. Åžimdi burada bence bir çeliÅŸki yaşıyoruz. Bir taraftan Artvin’i tanıtmaya çalışıyoruz ama öte yandan doÄŸal zenginliklerimizi ve kültürel varlıklarımızı yok etmeye çalışıyoruz. Bir önceki sorunuzda derelerimizin nasıl yok edildiÄŸini söylemiÅŸtim.  ÅžavÅŸat evlerinden söz etmezsem içimde kalır. Babalarımızdan, dedelerimizden miras kalan evlerimizden söz ediyorum. Avrupa’ya gidip, yüzyıllık tarihi binaları görünce hayran hayran seyrediyoruz, adamların tarihlerine nasıl sahip çıktıklarından taktirle söz ediyoruz. Ama o güzelim ahÅŸap evlerimizi yıkıp yerine beton evler yapıyoruz. Tanıtım çok önemli ama böyle giderse Artvin’i tanıtacak bir ÅŸey kalmayacak elimizde.  

-FotoÄŸraf meraklılarına ne gibi önerileriniz olacak?

-Zamanı durdurmanın tek yolu fotoğraftır. Bunun bilinciyle ellerindeki makineyi kullansınlar, Her fotoğraf geleceğe bırakılan bir belgedir. Kendini anlatmanın en etkili yollarından biridir.

-Peki, Artvin’de fotoÄŸraf çekmek isteyen yabancı sanatçılara neler demek istersiniz?

Artvin’i bir mevsim görüntülemek yetmez, dört mevsimin de güzellikleri ayrı ayrıdır. Gerçi aynı gün dört mevsimi yaÅŸamak da mümkündür. Bunun gibi daha bir çok sürpriz ve güzellik ziyaretçileri beklemektedir.

-Sanatçılarla dere tepe gezip görüntü aldınız. Sizce Artvin’in en görülmeye deÄŸer yeri neresi?

Bunu bir yer ile sınırlamak Artvin’e haksızlık olur. Vadisinden zirvesine, sahilinden yaylasına o kadar çok güzellik var ki bunları anlatmak kelimeler ile mümkün olmaz. Ama Artvin’de görülecek 10 yer nerelerdir diye soracak olursanız ÅŸöyle bir sıralama yapabilirim. Haksızlık olmasın diye bunu alfabetik olarak yapmak istiyorum: 1. Ardanuç-Cehennem Kanyonu, 2. Arhavi-Çifte Köprü ve Mençuna Åželalesi, 3. Artvin-Hatila Vadisi, 4. Bilbilan Karagölü, 5. Borçka Karagöl,  6. Borçka-Camili vadisi ve Maral Åželalesi, 7. ÅžavÅŸat-Arsiyan Yaylası, 8. ÅžavÅŸat-Karagöl, 9. ÅžavÅŸat-Sahara Milli Parkı, 10. Yusufeli-Barhal Vadisi

-Bu konuda benim sormadığım, ama sizin dile getirmek istediÄŸiniz hususlar var mı? Varsa lütfen açıklayınız.

-Bana böyle bir imkan verdiniz, ben de duygu ve düÅŸüncelerimi sizlerin aracılığı ile hemÅŸehrilerimle paylaÅŸmış oldum. Bunun için size çok teÅŸekkür ediyorum ve çalışmalarınızda baÅŸarılar diliyorum.

-Yeni çalışmalarınızı öÄŸrenmek, yeni sergilerinizi izlemek umuduyla sizi kutluyorum. Sizde hobi biçiminde baÅŸlayıp üst düzey sanat uÄŸraşı haline gelen fotoÄŸraflarınızla,  Artvin gece ve toplantılarına sürekli renk katmanızı diliyor, bu söyleÅŸi için de teÅŸekkürlerimi sunuyorum.


Bu makale 1206 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com