Ülkü Ocakları “Şehitleri”ni Unutmadı.

2013-08-13 08:37:32

 Ülkü Ocakları “Şehitleri”ni Unutmadı.

Artvin Ülkü Ocakları, hayatını kaybeden “ülkücü şehitleri”  Ramazan bayramı dolayısıyla mezarı başında ziyaret etti.

Ramazan bayramında Artvin Ülkü Ocakları, 12 Eylül döneminde hayatını kaybeden ülkücülerin mezarlarını ziyaret ederek dua okudular.

Mezar ziyaretlerine Artvin Ülkü Ocakları Başkanı Serdar Kılınç, Samsun eski ülkü ocakları başkanı  Taner Tekin ile Artvin Ülkü Ocakları  yönetiminden Kenan Özer, Serkan Altuntaş, Serdar Morgül, Alper Usta katıldı.

Artvin  Ülkü Ocakları mensupları, 12 Eylül dönemimde hayatını kaybeden ülkücülerden Ekrem Kocaman, Sedat Hacıoğlu, Adil Karagülle ve Enver Yavuzdemir’i mezarlarını ziyaret ederek dua okudular.

Mezar ziyaretlerinin ardından açıklamalarda bulunan Ülkü Ocakları Artvin Şubesi Başkanı Serdar Kılınç açıklamalarında, “Yeni bir iman çağının müjdecisi Türk-İslam ülkücüleri adeta bir “ şüheda neslidir”  şehitleri, gazileri zindanlarda çile doldurmuş Yusuf yüzlüleri “ile Müslüman Türk olmanın mesuliyeti ve sevdasıyla büyük bedeller ödeyen ülkücüler, feragat ve fedakarlığın en yüksek temsilcileri olmuşlardır. Her şeyin bir bedeli vardır. Hayatımızın her devresi ödenen bedellerle doludur. İman etmenin ve milleti sevmenin de elbette bir bedeli vardır. Zamana ve şartlara göre bu bedelin rengi ve büyüklüğü değişir. Kimi iman zayıflığının verdiği korkuyla siner, geri durur, şahsiyetini küçülterek Allah indinde vebal yüklenerek bedel öder ama şairin “ insan denmez göz yaşı döküp ter dökmeyene” mısralarının muhatabı olur.

Cenab-ı Allah (CC) “18 bin aleme rahmet olarak gönderdiği ve sen olmasaydın alemleri yaratmazdım. “   dediği sevgili peygamber efendimiz Hz.Muhammed (sav) de şüphesiz başka türlüsüne rıza göstermemiştir.

Cenab-ı ;Allah ve resulünün yolundan giden İslam ve Türk büyüklerine bakarsanız , onların hak ve memleket sevdalısı olmanın bedellerini en yüksek seviyede ödemeye gayret ettiğini görürsünüz. Ya gazâ meydanlarında 1.Murat gibi kalmışlar ya da  “bize rahat yakışmaz” diyen Fatih ile ömrünün son deminde dahi sefere çıkan Kanuni gibi gazâ yollarında Hakk’a hicret etmiştirler.

Tabii ki insanların ödeyeceği bedel zamana ve şartlara göre değişir. Varlığımızın hiçbir tehlikede olmadığı zamanlarda (cihad-ı ekber) , yani nefsimizle savaşarak bedeller öderiz.

Ülkücü hareket, Türkiye’de bulunan bütün cemaatler ve gruplar içerisinde imanı, vatanı ve millet için en yüksek bedeli ödeyen kesimdir. 12 Eylül 1980 öncesinde, Müslüman türkün imanını öz yurdunda boğmak isteyen ezeli ve ebedi düşman moskofun kiralık uşaklarının İslam’a ve Türklüğe yönelik tecavüzleri karşısında “bugün piyasada cihad çağrısı yapan tatlı su mücahitleri” ni görmemek mümkün değildir. Böyle bir durumda tatlı su mücahitlerinin bir tekinin gölgesini görmekten korktuğu günlerde, Türk İslam ülkücüleri moskof müstemlekeciliğine karşı Müslüman Türkün direniş kavgasını vermiştir. Bugün kendilerini “İslam’ın bayraktarı” ilan edenlere sormak lazım; siz hangi bedeli ödediniz, bir damla gözyaşı döküp bire nebze olsun acı çektiniz mi? Kompleks ve kıskançlıklarından dolayı bir türlü sevemediler ülkücüleri, yedisinden yetmişine neferlerini İslam uğruna toprağa verirken kendilerini İslam’ın bayraktarı ilan eden çevreler o günlerde ne işle meşguldüler acaba?

O şehitler ki, hepsi birer dava adamıydı. Her biri Yavuz ‘ca , Fatih’ce sevgi neferliydi. “Vatanımın uğruna ha ekmek yemişim ha kurşun” diyerek Allah yolunda ölüme koşan gönül erleri, Allah yolunda ölümü “en büyük şeref” korkaklığı “en büyük şerefsizlik” diyerek şahadet şerbetini içtiler.  Onlarda isteselerdi 50-60 yaşına kadar yaşardı, onlarda evlenir çoluk çocuğa karışabilirlerdi. Çoğu gencecik fidan gibi delikanlıydı. Bugünün mühendisi, doktoru olabilirlerdi, tomar tomar para sayabilirlerdi. Hiçbir risk yüklenmeden yaşamak isteselerdi bugün “tatlı su mücahitleri” gibi onu bunu tekfir ederek sözde İslam’ın mücadelesini yaparlar ve bununla birlikte istikballerini tanzim ederlerdi. Ama onlar öyle yapmadı. İkbal ve istikbali bir kenara iterek, “korku iman zayıflığıdır” diye buyuran Resul Allah (sav) buyruğunu mücadelelerine hakim kıldılar. “Ölüm düğün gecesi” diye Mevlana’nın kabullenişi ile düğüne gidercesine adeta gülerek şehit oldular.  Her şehadet ile birer destan yazdılar.

Son nefesini vermek üzereyken ağlayan ülküdaşlarına, “niye ağlıyorsunuz? Ben Allah yolunda millet yolunda ölüyorum, şehitlere ağlanır mı?) diyen  17 yaşındaki ülkücü şehitler hareketinin liderinin “yavrumun vücudu tabuta sığmamıştı” diye gözlerini yaşartan Ercüment Yahnici’si ile “gencecik şehitler çocuk oluyor ben kanserden mi öleceği?” diye hayıflanıp sonrada şehit olan Gün SAZAK’ı ile ve şehitler destanının diğer sayfalarındaki Özmen’i ile, Ön kuzu’suyla , İmamoğlusu  ile Haşatlısı ile verilen şehitlerin ardından kalan hep şahadete talip oldular. Şehitler kervanı durmadı. 12 Eylül zulmünde çağın Ebu cehillerini ellerinde idam sehpalarından şehitler kervanına katılanlar oldu.

Hiçbir şehidimizi unutmadık, onların hatırları halen taptaze aramızda dolaşıyor ve yüreğimizde taşıyoruz. Hareketin lideri Alpaslan Türkeş’in 12 Eylül mahkemelerindeki ifadesinden burada bir alıntı yapmak istiyorum: “Ben burada konuşurken Ruhi Kılıçkıran’dan, Gün Sazak’a kadar kardeş ve evlatlarımın ruhaniyetlerinin de burada olduğuna inanıyorum. O şehitlerde şu an beni dinliyor. Allah ve vatan yolunda şehit olan 3 bin can hem şehitlerimizdir, hep şahitlerimizdir.”

Evet şehitlerimizi bizim şahitlerimizdir. Buna göre kendi kendimize “neredeyim, ne yapıyorum, ne haldeyim?” gibi sualleri sormamız lazım. “ diyerek sözlerine son verdi.

 


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com