Åžahver KARASÃœLEYMANOÄžLU
RENKLERİN TUTSAK ETTİĞİ BİR ARTVİNLİ: RESSAM REŞİT GÖKÇE İLE SÖYLEŞİ
23.07.2015

 

ÇORUH SÖYLEŞİLERÄ°:

RENKLERİN TUTSAK ETTİĞİ BİR ARTVİNLİ:

          RESSAM REŞİT GÖKÇE Ä°LE SÖYLEŞİ

Åžahver KARASÜLEYMANOÄžLU

Sanatçının hayal gücü sınır tanımaz. O, kendi iç dünyasında özgürlüÄŸü sonuna kadar yaÅŸar. Kuralsızlığı eserlerine yansıtır. Ressamlar, hiçbir ÅŸeyden etkilenmeden renkler oluÅŸtururlar. Fırçalarını dilediÄŸince kullanıp yeteneklerini konuÅŸtururlar. Müzisyenler,  melodilerin sihirli havasına kendilerini kaptırıp, baÅŸka dünyalarda gezinirler. Sanatçı, düÅŸ kurarken, düÅŸünürken, eserlerini ortaya koyarken özgürdür.

Bu özgürlüÄŸünün içinde tutsaklıkta vardır. Bir bakıma sanatçı hem özgür, hem de tutsak kiÅŸidir. Kendini, varıyla yoÄŸuyla sanata verenler, yeteneÄŸi doÄŸrultusunda bir ömür boyu çaba gösterenler, uÄŸraşılarının tutsağı olmaktadırlar. Bu tutsaklık onurlu ve gönüllü bir tutsaklıktır. Sanatsal uÄŸraşıları yaÅŸam biçimi haline getirenler, dünya ile iliÅŸkisini kesercesine bu iÅŸe, yönelirler. Onlar için sanat, tutku haline gelir. Bu tür uÄŸraşılardan kopmaları mümkün olamaz.

 Renklere tutsak olanlardan biri de hemÅŸerimiz ReÅŸit Gökçe’dir. Yaz kış atölyesinden çıkmadan, gece gündüz resim yapıyor. Ä°çindeki duygularını tuvale aktarmaya çalışıyor. YaÅŸamdaki güzellikleri, fırçasından geçirip tablolarında yansıtmaya uÄŸraşıyor. Resim onun için bir tutku, bir yaÅŸam biçimi. Belki de var olma nedeni. Ben varsam resim de var, resim varsa ben de varım, dercesine vermiÅŸ kendini bu sanat dalına. Artvinlilerin çoÄŸu onu yakından tanımasa da, onun yaÅŸam öyküsü çok ilginç. ÖÄŸrenmeye, dersler çıkarmaya deÄŸer özellikte. Biz bu söyleÅŸimizde, salt bir hemÅŸerimizi tanıtmak, onun renkli dünyasını paylaÅŸmaktan çok, insana yaÅŸam sevinci veren, moralini yükselten, üretken yapan, güzelliklere yönelten sanatın gerekliliÄŸini de vurgulamak amacındayız.

           Bu yaşına kadar aralıksız resim yapan, boyalarla, fırçalarla adeta bütünleÅŸen ReÅŸit Gökçe’ye sorularımızı yöneltiyoruz:

-Sn.Gökçe, özgeçmiÅŸinizden kısaca söz eder misiniz?

-1941 de ÅžavÅŸat Kocabey Köyünde doÄŸdum. ÅžavÅŸat Ortaokulunun ilk öÄŸrencilerindenim. ÖÄŸretmen okuluna Trabzon’da baÅŸladım. Daha sonra Cilavuz’a nakil yaptırdım. ÖÄŸretmen okulları arasında ders notu ortalamasında (1958) Türkiye birincisi oldum. 17 yaşında okulu bitirdiÄŸim için Rize Ä°kizdere’de göreve baÅŸlamama karşın maaÅŸ alamadım. Ä°lçenin ileri gelenleri çözümü yaşımın büyütülmesinde buldular.

-Resim sanatına ne zaman baÅŸladınız?  Bu alandaki çalışmalarınızı da deÄŸinir misiniz?

-Ä°kizdere’nin Tozköy Bölge Okulunda öÄŸretmenken, resim çalışmalarımı yoÄŸunlaÅŸtırma fırsatı buldum. Bu dalda ilerlemek için Samsun 19 Mayıs Lisesinde sınavlara girerek dışarıdan lise diploması aldım. Daha sonra Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesinin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümüne girdim. Amacım resim sanatında kendimi yetiÅŸtirmek, altyapımı güçlendirmek ve ileriye dönük projelerimi gerçekleÅŸtirmekti.

-Neden resim eÄŸitimi deÄŸil de dil eÄŸitimini yeÄŸlediniz?

-Özel ilgi alanım olan resim konusunda tüm literatürü karıştırdım. Yabancı dergilerden ünlü ressamlarla ilgili bilgiler edindim. Tüm sergileri izledim. Kendimi bu alanda yetiÅŸtirdim. Resim eÄŸitiminin bana fazladan vereceÄŸi bir ÅŸey yoktu. Ünlü ressamlardan Goya’ların, Sezan’ların, Monet’lerin renkli ve büyülü havasına kapıldım. Kültür dili olarak Fransızca’yı öÄŸrenmek için bu bölüme girdim. Amacım Fransa’ya gidip resim atölyelerinde çalışmak, galerileri gezmek, dünya ressamlarıyla fikir alışveriÅŸinde bulunmaktı. Ama kısmet olmadı. Bu düÅŸlerim beni resim öÄŸretmeni yerine Fransızca öÄŸretmeni yaptı.

-Hem öÄŸretmenlik yapmak hem de fakültede okumak sizin için zor olmadı mı?

-Hem öÄŸretmenlik yapmak, hem resim çalışmalarını sürdürmek hem de fakültede okumak beni fazla zorlamadı. Ama okulum Ankara’da görevim baÅŸka yerdeydi. Bu nedenle çok zorlandım. Fransız filolojisine devam edebilmek için Ankara’ya atandım. Haymana’nın Toyçayırı Köyü okulunun müdürlüÄŸüne verdiler. Fakülte sınavları sırasında görevimden üç günden fazla ayrıldığım için beni müstafi saydılar. Memuriyetime 6 ay ara verildi. Kendime ait bir atölye kurmuÅŸtum. Bu nedenle Ankara’dan kopamazdım. 1963-70 arası çeÅŸitli zamanlarda Elazığ, Görele ve Ardahan liselerine Fransızca öÄŸretmeni olarak üç kez atamam yapıldı. Resim çalışmaları uÄŸruna, bir yolunu bulup her defasında da yeniden Ankara’ya döndüm. Cumhuriyet Ticaret Lisesinde görev yaparken 1998 de emekli oldum.

-Resim alanında kendinizi nerede görüyorsunuz?

-YaÄŸlıboya dalında devlet jürisinden birincilik ödülü aldım. BaÅŸka baÅŸarılarım da var. Çok sayıda tablom, kuruluÅŸların arÅŸivlerine girdi. Kataloglarda çalışmalarıma yer verildi. Özel koleksiyonerler tablolarımı satın aldılar. Bunlara karşın iddialı deÄŸilim. Sürekli çalışıyor ve kendimi yenilemeye bakıyorum. Kendimi, amaçlarına ulaÅŸmış biri olarak görüyorum. Ancak amaçlarıma ulaÅŸsam da, resim tutkusu beni sürekli çalışmaya zorluyor. Her sanatçı kalıcı olmayı düÅŸler.

-Emekli olunca resim çalışmalarınıza hız verebildiniz mi?

-YaÅŸamımın her aÅŸamasında olduÄŸu gibi emekli olduktan sonra da, aynı hızla resim çalışmalarımı sürdürüyorum. Resim sanatı benim için bir yaÅŸam tarzı. Ömrümün her aÅŸamasında kopamayacağım bir uÄŸraÅŸ alanı.

-Size Artvin’i soralım. Ankara’daki derneklerle, hemÅŸehrilerle iliÅŸkileriniz ne durumda?

-Artvin sevgisinin bende saÄŸlam bir temel oluÅŸturduÄŸunu belirtmeliyim. Küçük yaÅŸta ÅžavÅŸat’tan ayrıldım. Ama bizi etkileyen o doÄŸal güzellikler orada kalmadı. YüreÄŸimin derinliklerinde her zaman benimle beraberdir. BaÅŸkalarını bilmem ama ben, Artvin’i tüm özellikleriyle yaÅŸadım. Renklerle güzellikleri yakalamaya çalışırken, ÅžavÅŸat’ta doÄŸup büyümem bana gizemli bir güç verdi. Güzelliklere tutkun olmamda ÅžavÅŸat’ın önemli bir payı vardır. Ben ÅžavÅŸat’ı her yönüyle özümsemiÅŸ biriyim. ÅžavÅŸat’ta kaymakamlık yapan Ömer Bedrettin UÅŸaklı’nın ÅŸiirlerinde, ünlü yazar Fakir Baykurt’un yöremizle ilgili yazılarında, deÄŸerli eÄŸitimci-araÅŸtırmacı M.Adil Özder’in ÅžavÅŸat sohbetlerinde kendime bir temel oluÅŸturdum. Onlardan çok nitelikli malzemeler aldım, kendi harcımla bu baÄŸlılığı pekiÅŸtirdim. Bu saÄŸlam temel üzerinde yükselen, biçimlenen bir Artvin tutkusu vardır ki, bu anlatılamaz, yaÅŸanır. Uzun yıllar gidemesem de, dernek çalışmalarına katılamasam da, benim ArtvinliliÄŸimin bir derinliÄŸi vardır. Atölyemden çıkmadığım için Artvinlilerle fazla bir diyalogum olmuyor. Beni fazla tanımadıklarından, dernek etkinliklerine de çağırmıyorlar. Ä°liÅŸkilerin geliÅŸtirilememesinde benim de, derneklerin de ihmali var.

-Yerel derneklerimiz sizce neler yapmalı, işlevleri nasıl olmalı?

-Çağımız örgütlenme ve iletiÅŸim çağı. Ankara’daki Artvinlilerin sayısı her geçen gün artıyor. Dernekler dostlukları pekiÅŸtirirler, dayanışmayı geliÅŸtirirler. Yöresel sorunlar için fikirler üretirler. Gelenekleri yaÅŸatmak için etkinlikler düzenlerler. Bunların hepsi güzel ÅŸeyler. Bunlar, gönüllü kiÅŸilerin çabalarıyla oluyor. Dernek yöneticilerine destek vermemiz gerekiyor. Ä°limizle ilgili sıcak bir ortamın varlığı, bizim için moral kaynağıdır. Bu arada eleÅŸtirimi de yapmak zorundayım. Bu derneklerimiz, kültüre, sanata yeterince önem vermiyorlar. Oysa kültür, toplumsal dinamiklerin önünü açar, yürekleri ve beyinleri aydınlatır. YaÅŸama renk katar. Dernek çatısı altında, herkes kültürel birikimlerini paylaÅŸsa, karşılıklı etkileÅŸim olsa, olumlu geliÅŸmeler saÄŸlanır. Dernekler, üyelerine daha nitelikli ortam hazırlamış olurlar. Dernekle fazla iliÅŸkimin olmaması, benim açımdan bir eksiklik. Bu hatamı kabullenirken ÅŸunu da belirtmek isterim. Dernekler, bir sanatçı olarak benim çalışmalarımla hiç ilgilendi mi? Bir hemÅŸehrimiz gece gündüz çalışarak neler üretiyor, diye merak etti mi? Oysa, dernek etkinliklerine biz de kültürel bir boyut kazandırabilirdik. Bu alanda üzerimize düÅŸenleri yapardık. Böyle eksiklikleri sorun yapmayalım ama bir an önce de diyalogu geliÅŸtirmeye bakalım. Hepimizin Artvin’e olduÄŸu gibi birbirimize karşı da sorumlulukları vardır. Bu sorumluluÄŸun bilincine erenler, Artvinliler ailesine katılmaya hak kazanmış olur. Artvin’de doÄŸmakla, Artvin’i sevmenin ayrı ayrı ÅŸeyler olduÄŸunu kavramalıyız.

-Aslında sizde bir dernekçi sayılırsınız. Üniversitelerarası Resim-Heykel ve Sanatçılar DerneÄŸinin kurucularındansınız. Bu derneÄŸi yaÅŸatmak için çok emek verdiniz. Bir kültür yuvasına dönüÅŸen bu dernekten de kısaca söz eder misiniz?

-Site öÄŸrenci yurdunda kalırken, yurt müdüründen resim çalışmaları için yer talep ettik. Site öÄŸrenci yurdu yeni tamamlanmıştı. Alt katlardaki, depo ve tamirat atölyeleri ayrılan odalar boÅŸtu. Orada resim çalışmalarına baÅŸladık. YeteneÄŸi olan öÄŸrenciler bize katıldı. Resim yapmayanlarda izleyici olarak bizi ziyarete baÅŸladılar. Dernek için ilk adımı o yıllarda atılmış oldu. Gurubumuz bazı etkinliklerde bulunmaya baÅŸladı. Dönemin cumhurbaÅŸkanı dahil çok sayıda bakan ve üst düzey bürokratlarını ziyaret ettik. Amaçlarımızı ilettik. O zamanlar çok giriÅŸkendik. DeÄŸiÅŸik fakültelerdeki öÄŸretim üyeleriyle görüÅŸmeler yaptık. DernekleÅŸmek istediÄŸimizi söyledik, amaçlarımızı anlattık. Önerilerimizi olumlu bulan hocalarımızla bir araya gelerek, 1973 de Üniversitelerarası Resim-Heykel ve Sanatçılar DerneÄŸini kurduk. Cumhuriyetten bu yana, üniversite çatısı altında, sanatsal amaç taşıyan ilk örgütlenmedir bu. Aynı zamanda, öÄŸretim üyeleriyle öÄŸrencilerin birlikte kurdukları ilk dernektir. Bu dernek, bugüne deÄŸin 87 karma sergi açmış, 100’e yakın söyleÅŸi, panel, konferans ve kültürel toplantılar düzenlemiÅŸtir. Bu derneÄŸe gönül verenler, sanat ve kültür adına bir ÅŸeyler ortaya koymanın telaşında oldular. GençliÄŸin yeteneklerini geliÅŸtirmek, sanata ve kültüre yaklaÅŸtırmak, olumlu etkinliklerde bulunmaya özendirmek için çaba gösterdiler.

-Bu dermeÄŸin kurucularından da kısaca söz eder misiniz?

-Prof.Dr.Rasim Adasal, Eski SaÄŸlık Bakanlarından Prof. Dr..Nusret Karasu, UNESCO Dünya BaÅŸkanı ve Eski Milli EÄŸitim Bakanlarından Prof.Dr.Bedrettin Tuncel, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Erol Cansel, Dünyaca Ünlü Kompozitör RuÅŸen Kam ile Ahmet Adnan Saygun ve bir çok deÄŸerli bilim ve kültür adamı bu derneÄŸin kurucusudur. Fakülte öÄŸrencisi olarak da dört Artvinli (ReÅŸit Gökçe, Aydın KarasüleymanoÄŸlu, Kemal Çelik ve Orhan Gökçe ) kurucular arasında yer aldık. Bu kültür yuvasında kuruculuk sıfatı almak bizim için onurdu. Bu onuru duyduÄŸumuz içindir ki, okullarımızı bitirmemize karşın bu dernekten kopmadık. Uzun yıllar derneÄŸi yaÅŸatmaya, geliÅŸtirmeye çalıştık.

-Dört Artvinlinin böyle bir oluÅŸumda yer alması gerçekten onur verici. Anlattığınıza göre bu dermeÄŸin seçkin bilim ve sanat adamlarıyla kurulmasında sizlerin rolü olmuÅŸ. Bu giriÅŸiminizle amaçladığınız hedeflere ulaÅŸabildiniz mi? Dernek, üniversiteli gençlere ne gibi katkılarda bulundu?

-DerneÄŸe, Kızılay gibi merkezi bir yerde geniÅŸçe bir daire kiralamıştık. Burada gençlere pratik ve teorik resim bilgileri vermeye baÅŸladık. Atölyemize çağırdığımız ünlü ressamlarla gençleri tanıştırıyorduk. Yapılan tablolar hakkında usta ressamların görüÅŸlerini alıyorduk. DerneÄŸimizde ekip çalışması, sanatsal dayanışma ve üretkenlik ortamı vardı. Atölyemizde üretilen tabloları sergiliyor, bazı kuruluÅŸlara satıyor, elde edilen gelirle de boya, fırça, tuval alıyorduk. Gençlerin bu çatı altında, ortaya çıkardıkları sanatsal ürünlerden yazılı basın çokça söz etti. O yıllar haftada bir yayın yapan TRT bu gençlerin sergilerini izleyicilere sürekli yansıttı. Amaçlarımıza ulaÅŸtık diyemem. Hedeflerimiz çok büyüktü. Ülkemizdeki tüm üniversitelerde benzeri örgütlenmeye geçilmesi için çok çaba gösterdik. Üniversiteli öÄŸrenciler için özendirici yarışmalar açtık. Kültür kitabı basarak üniversite çevrelerine gönderdik. Sürekli bir gelir ve de devlet desteÄŸi olmayınca hedefe ulaÅŸmak zorlaşıyor. Bu olgu, derneÄŸimizin iÅŸlevini yerine getiremediÄŸi anlamına gelmez. Bunca kültürel etkinlik yapmak, sergiler açmak kolay iÅŸ mi?

-Atölyenizde çalışanlarla iliÅŸkileriniz sürüyor mu? Bu öÄŸrencilerin daha sonraki sanatsal yaÅŸamlarında derneÄŸinizin etkileri olmuÅŸ mudur?

-Bu derneÄŸin atölyelerinde sanata, kültüre yönelen gençler, okullarını bitirdiklerinde eÄŸitimci, iktisatçı, hukukçu, ziraatçı, doktor olarak Anadolu’ya dağıldılar. Ä°lk yıllarda, Ankara’ya her geliÅŸlerinde bizi arayanlar oldu. Mektup yazanlar da.. Yıllar geçtikçe iliÅŸkiler de kesildi.  Gençlere kültür ortamı yaratan ve onların bunalımlarını bir ölçüde aÅŸmalarını saÄŸlayan derneÄŸimizin elbette ki, onların yaÅŸamını az ya da çok etkilemiÅŸtir. Ankara’da kalanların derneÄŸimizle iliÅŸkisini koparmaması bunu gösteriyor.

-DerneÄŸin yaptıklarını yansıtan gazete kupürleri, fotoÄŸraflar koca bir arÅŸiv olmuÅŸ. Böyle bir ortama dalıp, yapılanları sinema ÅŸeridi gibi göz önünden geçirip de, duygulanmamak elde deÄŸil. Bu ülkede güzel ÅŸeyler de oluyor. Sanat adına, kültür adına köklü adımlar da atılıyor. Toplumumuzun sanata bakış açısı deÄŸiÅŸip, kültürel düzeyi yükseldikçe, araÅŸtırmacıların bu derneÄŸi tez konusu yapacaklarından kuÅŸkumuz yok. DerneÄŸinizin ÅŸu andaki durumu nedir?

-Eski gücümüz kalmadı, etkinliÄŸim azaldı. Eskiden banka ve diÄŸer kuruluÅŸlar tablo alıyorlardı. Tasarruf tedbirleri nedeniyle bu kalktı gibi. Gençlere boya, fırça almakta zorlanıyoruz. Åžu anda bu örnek kuruluÅŸun gelmiÅŸini, geçmiÅŸini, etkinliklerini, kuruluÅŸ amaçlarını yansıtan bir kitap bastırmanın hazırlığını içindeyiz. Eski günlere dönmek için fırsat kolluyoruz.

-Dileriz ki, derneÄŸinizi yine eski günlerdeki gibi etkin hale getirirsiniz. Biz yeniden Artvin’le ilgili konulara dönelim. Artvin’e sıkça gidebiliyor musunuz? Ä°limizdeki deÄŸiÅŸimi nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-Acil durumlar dışında ne yazık ki gidemiyorum. Yaz aylarında bile atölyemden çıkmıyorum. BaÅŸka yörelere gidip Artvin’i ihmal etmiÅŸ deÄŸilim. Bu durum, bendeki Artvin özlemini arttırıyor. Artvin sevgimle çeliÅŸiyor. Oysa, bir sanatçı için oralarda kalmak, yılın biriken stresini ÅŸok tedavi olurcasına üzerinden atmak çok önemli. Artvinlilerin sanatçı ve ÅŸair ruhlu olmalarının tek nedeni, yaÅŸadıkları doÄŸanın gizemli atmosferidir. Gurbetteki her Artvinli gibi benim de, oralarda tatil yapmak, vazgeçilmez istemlerim arasındadır. Ama koÅŸullar, beni bundan yoksun bırakıyor.

-Son yıllarda Artvin’de festivaller yaygınlaÅŸtı. Kafkasör festivali yoÄŸun ilgi görmeye baÅŸladı. Bu festivallere kültürel boyut kazandırmak için sizce neler yapılmalı?

-Bugün kültürel etkinlikleri koordine etmek o kadar zor deÄŸil. Yurdun birçok yerinde festivallerle birlikte kültürel etkinlikler de yapılıyor. Bir Datça belediyesi uluslararası ÅŸiir günleri yapıyorsa, Artvin’de de her tür sanatsal etkinlikler yapılabilir. Çok da iyi olur.

-Bu konuda sizden bir destek talep edilse, katkıda bulunur musunuz?

-Kendim bulunacağım gibi sanatçı dostlarımın da katkısını saÄŸlarım. Kendi ilgi alanıma giren konularda destek vermeyeceksem, benim ArtvinliliÄŸimden ne olur? Böyle sorumluluklardan kaçtığım an Artvin sevgimin gerçek olup olmadığını herkesten önce ben sorgularım.

-Vakıf ya da derneklerimiz,  Artvinli gençler ve çocuklar için sanatsal kurslar açsa yararlı sonuçlar alınabilir mi?

-Sanatın özünde insanın yaratıcılığı vardır. Her kursa katılanın usta bir sanatçı olması gibi kural da yoktur. Ä°leride bu alanda ürün vermeseler de, gençlerin sanata yönelmeleri, güzellikleri algılamaları, dünyaya bakış açılarını zenginleÅŸtirmeleri açısından bu kurslar çok yarar saÄŸlar. Kültürel ortamlar, sadece gençlerin yeteneklerini ortaya çıkarmakla kalmaz, onların yaÅŸamlarına içerik de kazandırır. Ä°lgi alanlarının geniÅŸlemesine, algılama güçlerinin nitelik kazanmasına katkı yapar. Artvinli çocuklara ve gençlere destek olmaya biz hazırız. Yeter ki, böylesine olumlu giriÅŸimlerde bulunulsun.

-Size sanatsal çalışmalarınızda baÅŸarılar dilerken, söyleÅŸi için teÅŸekkür ediyoruz.

-Hem Artvin hem de sanat konusunda benimle söyleÅŸtiÄŸiniz için ben de size teÅŸekkür ediyorum.


Bu makale 634 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com