

Mehmet Öztürk…
Hızlı hızlı giden yolcu, bu mezarda bir garip var. Bak taşına acı acı. Bu mezarda bir garip var.
KurumuÅŸ yeÅŸil otları, toprak olmuÅŸ umutları, gökte mavi bulutları, bu mezarda bir garip var.
İzi bile yok dünyada, onu aramak beyhude. Ne gezersin bu ovada? Bu mezarda bir garip var.
Gökler yüksek toprak derin. Rüzgâr eser serin serin. Senin olsun çiçeklerin. Bu mezarda bir garip var.
Etrafı aÄŸaç dizili… Vücudu toprak sızılı… Taşı Mahsuni yazılı. Bu mezarda bir garip var...
Efendim yılların eskitemediÄŸi canlarımız yaÅŸarken de tarih olunmasını bilen deÄŸerlerimizdendir. İnsanlık, sevgi, sevda, yardımlaÅŸma, edep ve ahlak, güvenirlik, mertlik, yiÄŸitlik ve akla gelebilecek insanlıkla örtüÅŸen her haslet onların hamurunda vardı. KardeÅŸ kardeÅŸe en yakın candı. Büyük kardeÅŸ ataydı, babaydı. Öyle bir sevgi eriÅŸilmez bir saygı vardı. Aşını ekmeÄŸini, kazancını, acısını, tatlısını, yaÅŸamını birleÅŸtiren, aynı sofrada karın doyuran kardeÅŸlik ne yazık ki o günlerin kardeÅŸliÄŸi olarak hatıralarda kaldı. O günlerin yalınlığı, duruluÄŸu hep farklı bir özlemle içimizi yaktı. EriÅŸilmesi güç bir mihenk taşı gibi askıda kaldı. Çocukluk o yıllar da güzeldi; hayat, yaÅŸamak, karın doyurmak, gülümsemek, paylaÅŸmak o yıllarda güzeldi. Ah! Nasıl özlüyoruz! Anılarımıza sahip çıkmamızın tek nedenidir bu. Bugün ülkemizin neredeyse yarısına yakını birbirine küs… Bu küslük sokakta birbirini gören insanlar arasında deÄŸil, neredeyse tamamı yakın akraba küslüÄŸüdür. Ve bir o kadar insanımız yerini yurdunu terk etmiÅŸ kendi öz yurdunda sıla özlemi ile yanıp tutuÅŸuyor. O günlerden bu günlere gelmek ne kötü bir durumdur.
Efendim Serhad Artvin gazetemizin bu günkü konuÄŸu yaÅŸadığı döneminde iz bırakmış bir insan. Dürüstlük timsali, hoÅŸgörülü, sıcak ve kocaman yürekli adam... Küçük ÅŸehrin önde gelenlerinden, temel taÅŸlarımızdan birisi... Pek çok insana iyiliÄŸi dokunmuÅŸ bir can, iyi bir baba. O hepimizin babası; Mehmet Öztürk’ümüz…
Mehmet Öztürk 1916 yılında Artvin de dünyaya geldi. Sarsıhevin bıçkın delikanlılarından Çorçil Ahmet’in aÄŸabeyidir. AskerliÄŸini Kırklareli’nde yaptı. Evlendi dört çocuÄŸu dünyaya geldi. En büyüÄŸü Hayri Öztürk’tür. Hayri Öztürk küçük ÅŸehrin yaÅŸayan efsane isimlerinden birisidir. Artvinlilerin Ankara’daki en büyük güvenceleri olmuÅŸ, deva bulmak için Ankara’ya akın eden hemÅŸerilerimizin sığınacak kalesi olmuÅŸtur. Hacettepe hastaneleri baÅŸmüdürlüÄŸünü yapmış 1999 yılında emekli olmuÅŸtur. Ancak BaÅŸkent üniversitesi genel sekreteri olarak yine küçük ÅŸehrin insanlarına hizmet etmeye devam etmektedir. Küçük ÅŸehrin önemli simalarından Hayri Öztürk’ ün Aylin ve AyÅŸin isimlerinde iki kızı vardır. Büyük kızı Remziye Duman Ankara’ da ikamet etmektedir ve Serkan ve Sibel adında iki çocuÄŸu vardır. Küçük kızı Nurgül Öztürk de Gülbin, ÇiÄŸdem ve Zafer adında 3 çocuk sahibidir ve Ankara’ da ikamet etmektedir.
Küçük oÄŸlu Hafız Öztürk 1992 yılına kadar Artvin’ de baba mesleÄŸini devam ettirerek esnaflık yapmıştır, daha sonra Ankara’ ya yerleÅŸti. YeÅŸim, Cenk ve Mehmet UÄŸur adında üç çocuÄŸu vardır. Artvin’in yetiÅŸtirdiÄŸi ender insanlardan biri olan Mehmet Öztürk bu ÅŸehrin en eski esnaflarından birisidir. Mehmet Öztürk ve Ahmet Öztürk 1978 yılına kadar aynı çatı altında iÅŸleri bir, sofraları bir olarak gerçekten de her kardeÅŸe nasip olmayacak bir birliktelik yaÅŸadılar, yıllarca birlikte çalıştılar. Esnaflık, kamyonculuk orman müteahhitliÄŸi yaptılar. Her iki kardeÅŸ de ekmeÄŸi yenilir, suyu içilir insanlardı. Mehmet Öztürk gerçek bir Atatürkçüydü. İnönü’nün Artvin’deki sertifikalı parti gönüllüsüydü. Aynı zamanda hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapan bir yardımseverdi. O zamanlar adı Erkek Sanat Enstitüsü olan meslek lisesinde okuyan talebelere çok yardım ettiÄŸi herkes tarafından bilinmektedir. Fırın iÅŸlettiÄŸi zamanlarda fırın ustalığı bile yapmış, kimseyi ekmeksiz bırakmamıştır. İyi bir inÅŸaat ustasıydı. Artvin’de sahip olduÄŸu binaların ustalığını bizzat kendisi yapmış ve o güzel mirasını çocuklarına ve torunlarına bırakmıştır.
Efendim Mehmet Öztürk sevimli, hoÅŸgörülü, sohbeti doyumsuz bir insandı. Sabah ormana giden kamyonlar fırının kapısında mola verir, üzerindeki iÅŸçiler dâhil, henüz çıkmış sıcak ekmeÄŸe tereyağı bandırıp yemeden gitmezlerdi. Orası küçük ÅŸehrin dostlar sofrasıydı. Sabah sohbetleri orada yapılır, koca bir kahkaha seli küçük ÅŸehrin üzerinde bir rüzgâr gibi eserdi. Mehmet Öztürk edepli ve ahlaklı bir insandı. Her hemÅŸerisi gibi dürüstlüÄŸü ile de ün yapmıştı. Kimsenin hakkını ve hukukunu çiÄŸnediÄŸi görülmüÅŸ, duyulmuÅŸ ÅŸey deÄŸil. Bütün kazancı el emeÄŸi, alın teri karşılığıydı. Fırın çalıştırdığı yıllarda Sanat okulunda okuyan bir öÄŸrenci karnını doyurmak için bir ekmek parası verir ve kimsenin haberi olmadan bir iki ekmek alırdı. Bazen parası olmadan ekmek çaldığı günleri de olmuÅŸtu. Çocuk aslında dürüsttür ama o günün ÅŸartları karnını doyurmak için onu bu yola adeta itmektedir. Bir yandan vicdan azabı ile içi yanıp tutuÅŸur. Yıllar sonra bir gün düzgün kıyafetli bir adam Mehmet Öztürk’ün yanına gelir, kendini tanıtır. ÖÄŸrencilik yıllarından söz eder. Parası olmadığı günlerde fırından çaldığı ekmeklerin listesini gösteren bir kâğıt çıkarır. Altmış ekmek çalmıştır. Hacca gideceÄŸini borcunu ödemesi gerektiÄŸini ve hakkını helal etmesini isteyecektir. Mehmet Öztürk hakkını helal eder, parayı almak istemez. Adam ısrarını sürdürür. Sonunda o yıllardaki fiyattan altmış ekmek parasını alır, oÄŸlu hafızdan bu parayı camiye bağışlamasını ve makbuzunu almasını ister. Bu sevgili Hafız Öztürk’ün yaÅŸamında en can alıcı anılardan biri olarak hafızasından silinmeyecektir.
Efendim Mehmet Öztürk kanaat önderi bir insandı. Toplumda sözü dinlenen herkes tarafından kabul gören birisiydi. EÅŸi, dostu, mahalleli önemli konularda ona danışır, ne yapmaları gerektiÄŸi konusunda akıl danışırlardı. Kız istemeye onu götürürlerdi. Kız evi elçi başı olarak Mehmet Öztürk’ü ağırlamaktan bahtiyarlık duyardı. Kimse onu kırmazdı, isteklerine karşılık verirlerdi. Mehmet Öztürk yaÅŸamında kimseyi kırmadı. Herkesle çok iyi geçindi.
Efendim Mehmet Öztürk küçük ÅŸehrin gördüÄŸü en iyi insanlardan birisiydi. Eli açıktı, herkesin yardımına koÅŸmayı seviyordu. Onun mayasında iyilik ve yardım etme hasletleri vardı. Bütün ömrünü çalışarak insanlara iyilik yaparak geçirdi. O bizim en güzel yanımızdı. Tam bir toplum adamıydı. Küçük ÅŸehrin sorunları ile uÄŸraÅŸmayı çok seviyordu. Mutlu bir çocuk olarak büyüdü, mutlu bir insan olarak ömrünü geçirdi. 1987 yılında amansız bir hastalığa tutuldu ve 18 Eylül 1988 de yaÅŸamını yitirdi.
Efendim Mehmet Öztürk’e Yüce Allahtan rahmet diliyoruz. Nur içinde uyusun, makamı cennet olsun. Sokak manzaraları isimli köÅŸemizden ailesine ve bütün Öztürklere buradan kucak dolusu selamlar gönderiyoruz.
Sevgi ile kalın.
Bu makale 706 kez okundu.
| 13.12.2025 | Ziyaretçi |
| Online | 46 |
| Bugün | 6938 |
| Toplam | 25180204 |