Haziran’dan Artvin’de Kent Çalıştayı

2018-12-11 08:13:04

Haziran’dan Artvin’de Kent Çalıştayı

Birleşik Haziran Hareketi Artvin Meclisi'nin 'Artvin Kent Çalıştay'ı  düzenledi.

Kent planlamasından çevreye, kültür-sanattan eğitime birçok konuya değinilen çalıştayda, Özgürlük ve Dayanışma Partisi İl Başkanı Sercan Dede açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Dede konuşmasında, Yerel seçim süreçlerini, adaylara hapsolan siyaset ve bireylerin konuşulduğu bir kargaşa, dedikodu ortamı olarak tanımladı ve “Biz bunun yeine kenti ele alarak, kente bakış açımızı ortaya koymak istedik.” Bu salonda olan herkes Artvin’i yönetmeye hazır olanlardır. Biz bu çalıştayla kent kimliği, kentin ekolojik yapısı vs. ele alarak bir sonuç elde etmek istedik ve çıkan sonucun doğrultusunda oluşacak program etrafında toplanmak istedik” diyerek Artvin’de son 5 yıldır muhafazakar gerici dönüşüm yaşandığını, belediyelerin, mevlüt yapmak ve dini programları öne çıkarmak yerine bilimi yayması gerektiğini vurguladı.

İnsanlar şehrin yönetimine katılmalı

Dede’nin konuşmasının ardından ÖDP İl Yöneticisi Mahmut Zeytinci,  'Kent kimliği ve Planlama’ başlığıyla ilk oturumu gerçekleştirdi. Zeytinci yaptığı sunumda Kentlerin oluşumundan bahsederek, kent planlamasının kentlere su getirilerek başladığını, Roma’da İskender döneminde başlanılan kent planlaması daha sonra dünyaya yayıldığını dile getirdi. Şehirlerin asgari ihtiyaçlara karşılık vermediğini, 1’inci önceliğin araçlara park yeri sağlamak olduğu sanıldığını belirten Zeytinci, “Danimarka’da bir örneği var; mahalle meclislerinde ulaşım sorunları çözülerek ücretsiz hale getirildi” dedi ve kapitalizmin özendirdiği yolları kullanmak zorunda olmadığımızı, daha düzenli daha insancıl bir şehir yaratabileceğimiz vurguladı.

“Biz bu şehri yönetmeyeceğiz. Artvin’deki halkı şehrini yönetmeye, katılımcılığa ikna edeceğiz” diyen Zeytinci, Bütün Şehir Yasası çıkarsa Rize ve Artvin’in birleştirilerek, Artvin Belediyesi’nin kalkacağını ve ortak belediyenin Rize’de olacağını söyleyerek Bütün Şehir Yasası’nın 2019’da yürürlüğe girmesi ile önümüzde yapılacak yerel seçimlerin Artvin olarak son seçimler olacağını ifade etti.

‘Artvinlilik ruhunu yeniden ateşleyeceğiz’

Çalıştay’ın 2’nci oturumunu ‘Kent ve Demokrasi’ başlığı altında CHP Belediye Başkan Adayı Demirhan Elçin gerçekleştirdi. Elçin yaptığı sunumda yerel seçimleri hep birlikte kazanarak Artvin’i Artvin halkı ile beraber yöneteceklerini vurguladı. Elçin düşüncesindeki yerel yönetimin nasıl olduğunu açıklayarak, “Her şeyden önce belediyeyi hep birlikte aldığımızda, ilimizin doğasının, tarihinin kültürünün bozulmasına izin vermeyeceğiz. Bunu hep birlikte yapacağız. Her konuda mutlaka bir bilenden görüş ve öneri alacağız, aldığımız bu öneriler bizim görüşlerimize uymasa dahi kentimizin çıkarına yönelik ise uygulamaya geçireceğiz” dedi.

Belediyedeki çalışma anlayışlarının sen en iyisini biliyorsun diyenlerle değil de işi en iyi yapanlarla çalışmak olduğunu dile getiren Elçin, “Önceliğimiz her zaman belediyede çalışan emekçilerin hak edişleri olacak ve onların ödemeleri yapılmadan herhangi bir ödeme yapılmayacak” dedi ve kentte yapılacak olan değişimlerin önce halka sorulacağını eğer halktan olur çıkarsa yapılacağını belirtti. Halkın yönetime katılımını sağlayacaklarını ifade eden Elçin, katılım demokratik belediyecilik anlayışı ile çalışmalar yapacaklarını vurguladı.

Artvinlilik ruhunu ateşleyerek meşale gibi yeniden yakacaklarını ve kooperatifleşme biçimi ile bir ili hep beraber yönetmenin nasıl olduğunu göstereceklerini söyleyen Elçin konuşmasını BirGün gazetesinde çıkan haberini değerlendirmesi ile bitirdi. “Dün Ankara BirGün Gazetesi ofisine gittim ve bir röportaj gerçekleştirdik. Bugün buraya geldiğimde sevgili Alper Taş, gerçekleştirdiğimiz röportajın gazetede yayınlandığı söyleyerek bana haberi gösterdi. Dün saat 13.30 gibi röportajı yaptık ve bugün basıldı. Arkadaşlar, arada hava şartları gbi nedenlerden dolayı gazete Artvin’e ulaşmıyor fakat yine de Birgün’e abone olalım, BirGün’e sahip çıkalım” dedi.

Neoliberal süreçte seçmenler müşteri oldu

Demirhan Elçin’in gerçekleştirdiği sunumun ardından Galatasaray Üniverstesi’nden Dr. Selin Pelek, Kent ve Ekonomi oturumunu birkaç başlık altında gerçekleştirdi. Ekonomik açıdan yerel yönetimleri değerlendiren Pelek, yaşanan neoliberal süreçte seçmenlerin artık müşteri olarak görüldüklerini ve belediyeden yapılan harcamaların denetime kapalılık şekliyle düzenlenerek yolsuzluklar yapıldığını vurguladı. Kent ile ilgili yapılan planlamaların kâra dayalı olduğunu dile getiren Pelek, temsilci demokrasinin anlaşılması konusunda, yukarıdan aşağıya yönetim biçimi ve aşağıdan yukarıya yönetim biçimi olarak 2 yönetim biçiminin olduğunu, bizlerin aslında seçilen kişi bizi temsil ediyor diyerek tüm yetkileri o kişiye vermemizle temsili bir demokrasi yarattığımızı ifade etti.

Türkiye’deki katılımcı bütçeye değinen Pelek, “Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediyenin karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır. Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar. Bu çalışmalarda, üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemler alınır” diyerek 5393 sayılı Kanunun 13. Maddesi’ne değindi ve Ekim 2006 - kent konseylerinden çıkan kent konseylerinden daha geniş tabanlı bir oluşuma olan ihtiyaç olduğu sonucunu ve pilot uygulamasın yapıldığı Çanakkale – Fevzipaşa mahallesinde oylamaya katılımın %35 olduğunu dile getirdi.

‘Artvin’in tepesini yok sayarsak…’

Artvin Kent Çalıştayı’nın Kent ve Ekoloji başlıklı oturumunu TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Cemalettin Küçük gerçekleştirdi. Küçük sunumunda insanın doğa ile ilişkisini, canlı cansız ilişkisini konuşurken yaşadığımız dönemde yapılan bunca üretimin ne kadar gerekli olduğunu tartışmak gerektiğini ifade etti.

“Biz musluktan akan suyu içemiyorsak bu pet şişelerini üretmemiz gerekiyor” diyen Küçük bunun ekoloji alanında tartışılması gerektiğini söyledi. Üretim modellerinden dayatmalar olacağını ve Artvin’de 300’den fazla alnın maden alanı olarak gösterildiğini ve bunun başlangıcının Cerattepe olduğunu vurguladı.

Ekolojik olarak gelinen durumu Cerattepe için açılan davanın herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddedilişini örnek göstererek açıklayan Küçük, “Şimdiye kadar açtığımız ve bundan sonra d açacağımız davalar yine hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilecektir” dedi ve Artvin’in sadece 7 mahalleden ibaret düşünülmemesi gerektiğini, kent merkezi dışında kalan yerlerin de Artvin’in bütünlüğüne dâhil olduğunu, eğer yok sayılırsa Artvin’in de yok sayıldığını, kentin varlığının oralardan sağlandığını söyleyerek, “Artvin’de yaşanan fiziksel değişimin farkındasınız. Üretimin devre dışı kaldığı bir süreçten geçiyoruz, Kentin tarihi ve kültürel varlıkları yok edilmiş durumda” diyerek kentteki kadın faaliyetlerinin, kültürel faaliyetlerin artık bittiğini belirtti.

4.0’ın üstü Cerattepe Mücadelesi

Dünya 4.0’lık endüstriyel sistem içindeyken şu an 5.0’lık endüstriyel sistem içinde yer almaya başladığını söyleyen Küçük, “4.0’lık endüstriyel sistem yapay zeka projeleri iken üstüne insan konulduğunda 5.0 oldu. Yani bu 4.0’lık sistemin üstünde biz varız. Bu zekadır. Bugün bu tartışmaların başlaması ve Artvin halkının yıllardır gösterdiği Cerattepe Mücadelesi bu 4.0’ın üstüdür” dedi.

Küçük yaptığı sunumun ardından kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Çalıştay katılımcılarından gelen “Elimiz kolumuz bağlı, hak yok, adalet yok biz nasıl mücadele edeceğiz” sorusunu cevaplandıran Küçük, “Mücadelenin nasıl olması gerektiğini Artvin’e anlatacak değilim. Ben yıllardır yapılan ekoloji mücadelelerine destek olmak için çok yere gittim fakat bire bir çatışmaya ilk kez sizinle birlikte beraber girdim. Mücadele muhakkak vardır, yöntemini ortaklaşa bulacaksınız” diyerek “İnsanlık yaşamı içinde bizim yaşamımız bir nokta kadar bile değil, o yüzden bu yaşam sürecini bütün olarak ele alınarak bakıldığında bizim yaşadığımız dönem direniş sürecine denk geliyor” diyerek faşizmin koymuş olduğu setti yıkmak için alt yapı kurarak sette bir gedik açılması gerektiğini vurguladı.

Kentler talan ve yağma alanı halinde

Çalıştay’ın 5’inci oturumu Kent ve Hukuk başlığı adı altında gerçekleştirildi. Bu oturumda konuşma yapan Avukat Bedrettin Kalın, hukuksuz ekolojinin olmadığını, kendilerinin de bugün Artvin’de bir komşuluk hukukun oluşturmaya çalıştığını belirtti. Temiz bir çevrede kentlilik bilinci oluşturmaya, hukuku aramaya çalıştıklarını dile getiren Kalın, “İnsanlar topluluk halinde yaşamaya başladıktan sonra Sanayi Devrimi’nin yapılmasıyla birlikte hukuksal kentlilik bilincinin yerini emek ve sermaye çatışması almış ve Fransız devrimi ile birlikte kentlerse yaşamı belirleyen özgürlük ve barış olmuştur” dedi ve Tanrıdan gelen yönetim erkini padişahın üstlenmesi ile birlikte hukukun aranmaya başlandığını ifade etti.

Geçen bu süre içerisinde kırsal yaşam ile kentsel yaşam arasındaki dengenin bozulduğunu, kırsalda yaşamın azaldığını ve kentlere yığılma olduğunu söyleyen Kalın, “ Kapitalizmin kâr hırsı daha da belirginleşmiş, kentler talan ve yağma alanı olmuş durumda. Deprem anında toplanmak için 3 yüz elli alan belirlenmiş fakat bu yerler AVM’lerle vs. binalarla doldurdu. TOKİ’nin girmediği yer kalmadı. Böyle bir hukukun kentlere yerleştiğini görüyoruz” dedi. Kamu denetiminin olmadığı bir kent yaşamından söz edildiğini, betonlaşmanın kentleri sardığı bir dönemden geçtiklerini vurgulayan Kalın, “Yerel yönetimlerin bütçelerine el konulduğu bir süreçteyiz. Belediye Başkanı adaylarına ne yapacaklarını iyi düşünmeleri gerektiğini öneriyoruz. Demokratik yerel yönetim seçeneğini yükseltmemiz gerekiyor. Bu olumsuz tablo karşısında bir seçenek yaratmamız gerekiyor. Hep Yerel yönetimlerle ilgili katılımcılığın ötesinde birlikte yönetmekten söz ediyoruz” dedi ve faşizan yapının karşısına koyacakları mücadelenin bu tarz olabileceğini dile getirdi.

Belediyecilik şeffaf olmalı

Halk olarak birlikte yönetimin şartlarını yerine getirmeleri gerektiğini bildiren Kalın, “Belediye meclis toplantılarına halkın katılabiliyor olması gerekiyor. Toplumcu belediyeciliğin örnekleri var ve biz de bunu deneyip başarabiliriz” dedi. Belediyeciliğin şeffaf olarak herkesin anlayabileceği bir dille ifade edilmesi ve hesap sorulduğu zaman cevabını verebilecek bir belediyenin olması gerektiğini söyleyen Kalın, “Merkezden yönetim anlayışının karşısında yerel yönetim anlayışı olmalı, böyle bir vizyon oluşturulmalı” diyerek, Yapılacak bir faaliyetin ekolojik değilse, ekonomik de olmadığını, topluma ve kamuya yararlı olmadığını vurguladı.

HES’ler ve barajlarla yaşam alanı kalmamış bir kentte yaşadıklarını ekleyen Kalın, “Turizme sahip çıkmamız gerekiyor. Eğitime sahip çıkmamız gerekiyor. Kente gelen öğrencilere sahip çıkmamız gerekiyor” diyerek sunumunu sonlandırdı.

Eğitimi araç haline geldi

Eğitim-Sen Şube Başkanı Köksal Gümüş, “Kent ve Eğitim” başlığıyla Çalıştay’ın 6’ncı oturumunu gerçekleştirdi. Gümüş, konuşmasında Artvin’de eğitimin nasıl yürüdüğü ve yürütüldüğü konusunda açıklamalar yaptı. Siyasal iktidarın on altı yıldır yönetimde olduğunu ve yaptığı icraatlara bakıldığında kendi siyasi kültürünü, yaşam anlayışını yansıtan çalışmalar yürüttüğünü bu çalışmaları yürütürken de eğitimi araç olarak kullandığını vurgulayan Gümüş, “Türkiye’de eğitimin ekonomiye katkısı yoktur. Bu demek oluyor ki bilim insanı yetiştirmiyoruz. Eskiden hükümetler değiştiğinde eğitim sistemi değişirdi şimdi bakanlar değiştiğinde sistem değişikliği yaşanıyor ve bunun sonucunda da kayıp, yitik, bir kuşak ortaya çıkıyor” dedi.

Artvin’de derslik anlamında sıkıntı olmadığını, sıkıntının taşımacı eğitimden kaynaklandığını ifade eden Gümüş, “Artvin’de merkez köylerden çocuklar günde 2 saat yol çekerek okula gel-git yapıyor. Eğitim merkezine uzak çocuklar yatılı okullara gitmesi için baskı görüyor ve bunun sonunda pedagojik sıkıntılar yaşanıyor. Tecavüz-taciz gibi olaylar yatılı okullarda ortaya çıkmaya başlıyor.” Diyerek Artvin’in 7 ilçesine de İmam Hatip Lisesi’nin açıldığını, bu şekilde faydalı öğrencilerin azaldığını açıklayan Gümüş, “Artvin’de üniversite kazanma oranı düştü. Artvin genelinde Tıp Fakültesi’ni kazanan sadece 7 öğrenci var. Bunun temel sebeplerinden biri de Çok Programlı Lise diye bir icat buldular, bunlar asıl meslek lisesidir. Normal lise sadece Hopa ve Arhavi’de bir de Artvin merkezde vardı diğerlerini ÇPL’ye çevirdiler. Bundan kaynaklı da üniversite kazanma oranı düştü.” Dedi.

Veliler örgütlenmeli

AKP’nin kendi yaşayan kültürünü, eğitimi kullanarak, TÜRGEV ve TÜGVA, Ensar Vakfı gibi kurumlarla okullarda değerler eğitimi üzerinden Valilik izni ile kurslar vererek yansıttığını vurgulayan Gümüş, “Okullarda olan arkadaşlarımız böyle bir şeye denk geldiklerinde öğrencilerin bu etkinliklere katılmamasını sağlıyorlar. Artvin’de bu durumun çok farkında olmayabiliriz. Konferanslar ya da toplantılar düzenleniyor, inanın bu toplantılara katılım düşük oluyor ama yatılı öğrencileri zorla götürüyorlar ve çocuklar o kültürle karşılaşıyor” ifadelerinde bulundu.

Laiklik işi değiştirdi

AKP’nin kendi düşüncelerini, yaşam tarzlarını benimsetme durumuna müdahalede bulunacakların veliler olduğunu ve okul aile birliklerinin tam anlamlarıyla işletilmediğini sadece okula katkı konusunda değerlendirildiğini dile getiren Gümüş, “Bir veli mücadelesi gerekiyor. Velilerin örgütlü olması daha caydırıcı olacaktır. Devlet okullarına müdahale edebilecek, okulları geliştirebilecek olan bizleriz. Toplumumuzda velilerin katılımcı olması yanlış algılanıyor; veliler okula yönetici atanmasından tutun da her şeye müdahale edebilecek yetkiye sahiptir” dedi ve laiklik ile ilgili açıklamalarda bulundu. “ 13 Şubat 2015 tarihinde ‘Laik ve Bilimsel Eğitim İstiyoruz’ diyerek okullar boykot edildi. Daha önceleri ciddi eylemlere katılım göstermiştik fakat konu laiklik olduktan sonra eğitimciler gözaltına alınmaya başlandı” dedi.

Kent meclisleri bir ihtiyaçyır!

“Kent ve Kültür Sanat” alanında sunum yapan Artvin Çoruh Üniversitesi Halk Dansları Antrenörü Onur Dede, sanat ve bilimin, kültürün kendi icadı olduğunu ve birbirinden ayrı düşünmenin imkânsız olduğuna değindi. Dünyanın çeşitli kentlerinde neoliberal politikaların  kışkırttığı bir form değişikliğinin yaşandığını ve kentsel dönüşüme, kentleşme biçimlerine yönelik entelektüel ilgide gözlemlenebilir bir artışın olduğunu ifade eden Dede, “ Kentin bileşenleri bir araya gelerek, demokratik bir katılımın mekanı olarak dikkat çeken ve bir anlamda da kendi disiplinlerinde yaşanan algı değişimlerinin sonuçlarını aktardıkları bir platformlarına yani kent meclislerine ihtiyaç vardır. Biz halen daha bu kent meclislerini oluşturamıyorsak yerel seçimler hakkında konuşabilmek için herhangi bir gerekçemiz yoktur diye düşünüyorum” dedi.

Kent meclislerinin, teorik bir bilmeden ziyade pratik bir etkinliğin üretilme biçimleri olduğunu özellikle temsili demokrasinin krizi üzerine yapılan çalışmalarda öne çıkan “katılım”ın etrafında örgütlenmiş bir ortak akılın söz konusu olduğunu vurgulayan Dede, “Uzun zamandır klasik politikanın unsurlarını içeriksizleştiren demokratik katılım tartışmalarının çıkış noktasını sorun çözmekten uzak ve bir türlü yerine getirilmeyen vaatler, sürekli başkalarına üst bir aklı telkin eden pratikler, parti ya da devletle ilişkiler dolayında dondurulmuş politik alan ve kendi varlığını/yaşantısını üretme biçimlerini, onun adına hareket eden figürlere teslim etmiş seyirci yurttaş pasifliğine duyulan istek oluşturmakta” dedi.

Kamusal sanat mutluluktur

Kentlerin biçimlenmesinde önemli bir nokta olan sanatın kentin meydanında üretilmesi gerektiğini, kent kimliğini oluşturmanın kendi ellerinde olduğunu ve sanatın kente kimlik kazandırdığını ifade eden Dede, “Kamusal sanat, mutluluk hissi verir, aidiyet ve topluluk hissi geliştirmek, toplumsal kimlik kazanmak, toplumun ihtiyaçlarını ve beklentilerini tanımlamak, toplumsal dönüşümü tetiklemek açısından önemlidir” diyerek Artvin’de kültür sanat alanında olan eksiklikleri dile getirdi. Herhangi bir sanatsal eğitim alanında eğitim alamayan çocuklar için belediye konservatuarlarının olması gerektiğini, bu yüzden Artvin’de müzisyen yetişmediğini, halk sinemasının ve tiyatrosunun aktifleşeceği alanların eksik olduğunu, festivallerin olmadığını açıklayan Dede, “Kentsel dönüşümden kaynaklı burada da bir çıkmaz var. Kentleri yaratıcılığıyla çeken, çoklu ortamlara açan halkın katılımı ile gerçekleştirilecek olan kentlerin iyileştirilmedi çabaları ile bu sıkışmışlıktan kurtulabiliriz” diyerek sunumunu tamamladı.

Kadın temsilciler artmalı

Çalıştay’da bir diğer oturum ise “Kent ve Kadın” başlığı altında yapıldı. Bu konuda konuşma yapan Aydan Yerlikaya, 1930 yılında Yusufeli’nin Kılıçkaya Belediyesine Belediye Başkanı seçilen Şadiye Hanım’dan bu yana başka bir kadın belediye başkanının olmamasına, partilerde ve sivil toplum kuruluşlarının temsiliyetlerinde kadınların azlığına değindi.

Türkiye’deki kadın mücadelesinin atılım yaptığı yılları yaşadıklarını ve elbette bunun bir tesadüf olmadığını aktaran Yerlikaya,  “İktidarın yıllardır müdahale etmediği alan kalmadı ki kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün ne kadar arttığı da aşikardır. Hal böyleyken biz kadınlara da karşı durmaktan başka bir yol kalmamıştır. Bunun yanı sıra bu toprakların bir mücadele geleneği olmasına rağmen, kadın sorunları ayrı bir örgütlenme modeliyle çözüme kavuşturulamamıştır. Yani kendi mücadele tarihimizde de kadın özgürlüğü hareketi noktasında bir ihtiyaç doğmuştur” dedi.

Kadınlar bütünen görmemezlikten geliniyor

Türkiye’deki kadınlar olarak bilinçlerini, emeklerinin bir bütünen varlıklarının görmezden gelinmesine, yaşam haklarının gasp edilmesine karşı seslerini yükselttiklerini, öldükleri yerde başka bir hayat mümkün deyip filizlendiklerini vurgulayan Yerlikaya, “Koparılmayla bitmeyeceğimiz kesin. Evde, sokakta, işte, okulda, zulmün olduğu her yerde yaşamı haykırmalıyız. Bizlerin nasıl yaşayacağına başkalarının karar vermemesi için örgütlenmekten başka çaremiz kalmamıştır” diyerek Artvin’deki kadın ve kent sorunlarının sığınma evinin olmayışı, iş imkanlarının kısıtlı olması, ev emekçilerinin ekonomiye katılmalarının önünün kapalı olması vb olarak sıralamanın mümkün olduğunu ifade ederek, “Tümden söylemek gerekirse de örgütlülüğümüzle, bilincimizle ve de katılımcı, çoğulcu bir yerel yönetimle tüm bu sorunları birer birer çözebileceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.

 

Söyleyecek söz, direnecek gücümüz var!

 Yerlikaya sunumunu, “Bu memleketin devrimcileri ilmek ilmek devrimi örerken buradaydık, dağlarımız talan edilmesin diye Cerattepe’de nöbetteydik, Atmaca’da barikattaydık. Artık bu memleketin görünmez kahramanları olmayacağımız. Söyleyecek sözümüz, direnecek gücümüz var diyerek sözlerimi sonlandırıyorum” diyerek bitirdi.

Gelecek kaygısı sosyal alanlarda ve siyasi konularda pasiflik etkisi yaratıyor

Artvin Kent Çalıştayı’nın son sunumunu Kent ve Gençlik konusuyla yapan Artvin Çoruh Üniversitesi Öğrencisi Ezgi Eriman, gençlerin sosyal alanlarda ve siyasi konularda pasif kaldığı konusunda ortak bir görüş olduğunu vurguladı. Bunun sebebinin gelecek kaygısı ve can güvenliğinden kaynaklı olduğu kanısının varlığından söz eden Eriman “Gençler akademik eğitim sonrasında belirli sınavlara tabii tutuluyorlar. Sınavlar yetmiyor, sonucu belli olan mülakatlara girmek zorunda kalıyorlar. Böyle bir ortamda politik mevzular 2’nci planda yer almak zorunda kalıyor” dedi.

Bununla birlikte eğitimle bir toplumun inşa edildiğini ve gittikçe bu eğitimin niteliksizleştirildiğini vurgulayan Eriman, “Pozitif yanlarının olduğu teknolojinin doğru ve etkin kullanılmaması sonucu bireylerin sosyal ve politik olaylara karşı sorumluluk aidiyeti hissedememesine neden oluyor. Fakat tüm bunlarla birlikte bir toplumun en dinamik taşlarını yine gençler oluşturuyor” diyerek gençlerin katılımcılığının arttırılması için gerekli fırsat eşitliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti. Aynı zamanda gençlerin kendilerini bulundukları kentin bir parçası olarak hissetmelerinin önemli olduğunu ve bu konuda da kente düşen görevin kültürünü gençlerle paylaşması olduğunu açıklayan Eriman, Artvin’de yaşayan gençlerin kent sorunlarına değindi.

Öğrenciler haklarının farkında değil

AÇÜ’de yeni açılan bölümler ve artan kontenjanlarla şehre gelen gençlerin barınma konusunda sıkıntı yaşadıklarını, bunun karşısında alternatif üretemeyen yerel yönetimin gençleri cemaat, tarikat, yurtlarına teşvik ettiğini ve AKP’nin gençlerin bu sorunu üzerinden faaliyete geçerek, KYK yedek listelerine ulaşıp, öğrencileri arayarak, onları kendi evlerine ya da öğretmenevi vb. yerlerde barınmaya mecbur bıraktığını söyleyen Eriman, “Ulaşım da öğrenciler için Artvin’de büyük bir sıkıntı. Öğrenciler ücretsiz taşımacılığın kendi hakları olduğunun bile farkında değil ve böyle bir istekte bulunamıyor. Kampüsler arasında ücretsiz ulaşım seçeneği yok” dedi ve gençlerin yaşadığı kültürel sorunlara değinerek, “Artvin’de kent kültürü tanıtılacak etkinliklerin yapılması yerine Valilik, Rektörlük onaylı değerler eğitimi adı altında programlar düzenleniyor. Artvin’in sosyal yaşam açısından eksiklikleri nedeni ile gençler bu alanlara bilerek yönlendiriliyor. Yerel yönetimlere ve kent konseylerine düşen görev; gençlerin kente karşı aidiyet hislerini arttıracak etkinliklerin arttırılması, kent komitelerinin gençler ile birlikte oluşturulması gerekiyor” diyerek sunumunu tamamladı.

Sınıf mücadelesi olmadan kentsel mücadele olmaz

Ezgi Eriman’ın sunumunu tamamlamasının ardından ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, günün değerlendirilmesi açısından bir konuşma yaptı. Taş konuşmasında yeni bir heyecan katmak açısından her şeyi yeniden ele almak gerektiğini, çalıştayların yeni şeylerin başlangıcı olduğunu ifade ederek, “Yerel yönetimler konusunda örnek çalışmalar geliştirilmesi lazım. Kimin aday olacağı elbette konuşulur ama asıl konuşulması gereken neler yapacağımızdır. Bu kenti yeniden kazanmamız lazım” diyerek kenti kazanmanın yolunun mücadele etmekten geçtiğini belirtti. Kent meselesinin 21. Yüzyılın en önemli konusu haline geldiğini söyleyen Taş, Gezi’den sonra kentleri mücadele alanı haline dönüştürmeye başladıklarını ve sınıf mücadelesinden bağımsız kentsel mücadele olmayacağını vurguladı.

Planlamalarımız; kadın eksenli, ekoloji odaklı, demokratik olmalı

Sermayenin kendini devam ettirmesi için kentlerin yok edilmeye çalışıldığını, sermayenin kente bakış açısının olmadığını, kentleri sermayenin tahakkümü altından kurtarmak gerektiğini söyleyen Taş, “Yerel hizmetlerin kamusal niteliğini savunacağız. Yerel seçim sürecini nasıl örgütleyeceğiz, seçtiklerimizi nasıl denetleyeceğiz, bunların mekanizmasını nasıl oluşturacağız? Bunları tartışmamız gerekiyor” dedi.

Planlamalarının insani şartlar içinde olması gerektiğini vurgulayan Taş, konuşmasını, “Planlamalarımız öncelikle kadın eksenli, ekoloji temelli, demokratik bir planlama olmalı. Biz bu planlamaya bugün başladık. Kent bildirgesi çıkarılıp, bildirge etrafında bir çalışma yapmamız gerekiyor. AKP’nin kenti bitirme planlaması karşısında kendi kentlerimizi almalıyız” diyerek bitirdi.


Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com