Ömer YERLİKAYA
Var olmak ya da olmamak?
20.10.2014

 

 Var olmak ya da olmamak…     

 

Hedeflenen büyüme hızı tutmayınca yüzde üç olarak öngörüldü. Yüzde beÅŸ olarak düÅŸünülen enflasyon yüzde 9,5 çıktı. Ä°ÅŸsizlik iki haneli rakamlara ulaÅŸtı. Gençlerde yüzde on dokuzu gördü. IŞİD ihracatımızı engelledi. Kuraklık meyve sebze de ciddi zamlar oluÅŸturdu. Kaçak çalışan Suriyeliler iÅŸsizliÄŸi artırmada ciddi sorunlar oluÅŸturdu. Bir ülkeyi yönetmek hiç kolay deÄŸildir. Hele bulunduÄŸunuz coÄŸrafya size el açmıyor aksine bataklığa çekiyorsa kararlarınızı son derce saÄŸlıklı almak zorundasınız. En küçük bocalama faklı sorunlara koridor açar. Bir kez yol oldu mu da arkası gelir. Topraklarımız batıda filan olsaydı. Yani Almanya ya Fransa ya filan komÅŸu olsaydık çok farklı bir konumumuz olurdu. Etrafımız cehalet çemberi ile örülü olduÄŸu içinde hareket alanımız hep kısıtlı kalıyor. Nerdeyse adım atamıyoruz. Ve dünyanın tabiri caizse en büyük bataklığına komÅŸu olmamız sorunları da peÅŸinen getiriyor. Ve biz hatayı siyasi yaÅŸantımızda ahengi kuramamakla yapıyoruz.

                Bu günlerde CHP’nin yanına bir muhalif olarak ta HDP eklendi.  Bu ikili hükümetin iÅŸini zora sokuyor. Hükümet nemi yapıyor? Milli egemenlik bende diye başına buyruk kararlar almayı seviyor. Her ÅŸeyi ben bilirim her ÅŸeyi ben yaparım sevdasını güdüyor. Zihniyet bu olunca iyi yaptıklarının yanında iyi yapamadıkları da oluyor. MHP ile ne kadar didiÅŸseler yinede saÄŸ partneri olarak yanında duruyor. Bu ikili birbirini çok eleÅŸtiriyor ama önemli kararlarda küçük muhalefet devlet geleneÄŸidir diye yanına koÅŸuyor. Meclisimizin çatısı altındaki iÅŸler keÅŸke böyle olmasaydı. KeÅŸke her konuda harika bir diyalogumuz olabilseydi. Alınan her kararda hükümetin de muhalefetin de katkısı olabilseydi. KeÅŸke liderler birbirine karşı kırıcı, hırçın ve hatta aÅŸağılayıcı söylemlerin içine girmeselerdi. KeÅŸke kimse her ÅŸeyin en iyisini ben bilirim demeseydi. KeÅŸkelerimiz o denli çok ki alıp başını gidiyor. Ve Türk siyaset sahnesinde 1945’lerden sonra çok partili yaÅŸamda hep aynı seremoni sahne almıştır. Hükümette muhalefette hep aynı aÄŸzı kullanmışlardır. Biri diÄŸerinin yaptığını iyide olsa kötüde olsa beÄŸenmemiÅŸtir. Biri bildiÄŸini okumuÅŸ, diÄŸeri hep olumsuz davranış içine girmiÅŸtir. Åžimdi kronik hal alan bu anlayış biçiminde nasıl siyaset yapılır? Ülkeye nasıl yarar saÄŸlanır? Sıkıntı tam burada nüksediyor. Halk ikiye bölünüyor; savunanlar, karşısında olanlar diye bir ikilem ortaya çıkıyor…

                Bu denli önemli meselelerimiz varken özellikle parasal rakamlarımız hassasiyetini korurken herkesin bildiÄŸini okuması olacak iÅŸ deÄŸildir. Hükümet polise 24 saat gözaltı alma yetkisi getirmek istiyor. Gerekçelerini sıralıyor. Muhalefetin cevabı ağır oluyor. Askeri sindirdi, ÅŸimdi elinin altında polis devleti kurmak istiyor… Keyfi tutuklamaların, gözaltına almaların arkası kesilmeyecektir…

                Bu ÅŸartlar altında Türk siyasetinin evrim deÄŸiÅŸtirerek dünya standartlarına çıkması tabii ki düÅŸünülemez. Dünyanın hiçbir yanında böyle kendi başına iÅŸ yapan ve yapılan her ÅŸeyi eleÅŸtiren bir anlayış yok… Dahası siyasi anlayışımızın ortak noktası yok edilmiÅŸ. Yani bu yıllardır böyle sürüp gidiyor. Yıllar öncesinde bir akıllı çıkıp; Biz iÅŸçimizi, memurumuzu, emeklimizi enflasyon karşısında ezdirmeyiz, koruruz. Ve hatta üzerine birkaç puanda refah payı katarız. Bu insanımızın yüzü gülsün diye. Bakar mısınız nedenli tabanlı bir savunma biçimi! Siyasi yönetimler bunu tuttu. On üç lira on beÅŸ lira zam yaptılar göÄŸüslerini gere gere biz çalışanımızı enflasyona ezdirmiyoruz diye övündüler.

Süre gelen anlayış bu.

Sadece ücretler konusunda deÄŸil, yaÅŸamın diÄŸer alanlarında da böyle ivmeyle gidiliyor.

                Bugün batı çıkıp diyor ki Türkiye ÅŸöyle ÅŸöyle yapıyor; IŞİD’in petrollerini ülkesi üzerinden pazarlıyor. Örgütü yardım ediyor, yanında yer alıyor. Hükümet hayır bu doÄŸru deÄŸil, ben böyle yapmadım diyor. Muhalefet ne diyor? Batılıların dediÄŸini diyor. Alın size siyasi diyalogdan bir nüans… Yani bu anlayışla ülkemiz insanları zarar görüyor, nefret suçu iÅŸliyor, bölünüyor, huzursuz ve mutsuz oluyor. Birisi yeni Türkiye diyor. DiÄŸeri hadi oradan neresi yeni diyor…

                O zaman iÅŸ tamamı ile sandığa kalıyor. Sandıktan kim çıkıyor? Ä°ktidar çıkıyor. Sandık her zaman çözüm müdür? Ne yazık ki ülkemizde olmuyor. Bunun çok farklı nedenleri var. Siyasete bakış açımız, çıkar iliÅŸkilerimiz, seçmen kalitemiz, okuyup okumayışımız, cehaletimiz, kibrimiz, çokbilmiÅŸliÄŸimiz ve aklınıza ne gelirse hepsinden var.

                                                                                                                                   Sevgi ile kalın.


Bu makale 178 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com