Åžahver KARASÃœLEYMANOÄžLU
ŞAVŞATLI ÂŞIK KARA
08.03.2014

 ÅžAVÅžATLI ÂÅžIK KARA

 

 

Âşık Kara’yı ilk kez 1969 da Artvin’in kurtuluÅŸ günü olan 7 Mart ÅŸenliklerinde gördüm. O gün,  Ardanuçlu Âşık Efkârı Baba, ÅžavÅŸatlı Ozan GülpaÅŸa ile Âşık Kara sazları ve sözleriyle izleyenleri coÅŸturuyorlardı. O ÅŸenliklere basın mensubu olarak katılmış, düÅŸüncelerimi Serhat Artvin gazetesinde üç gün süre ile yazmıştım (sayı 2120-2121-2122). Ayrıca, Kültür Gazetesinde de yine bu konu ile ilgili yazılarım çıkmıştı.

Åženlikleri anlatan o yazımda, Âşık Kara’dan kısaca ÅŸöyle söz etmiÅŸtim : “Âşık Kara yeni tanınıyor daha. Bu yıl ki Âşıklar Bayramına katılmış Konya’da.Orta yaÅŸlı,uzun boylu,esmer bir adam.Güzel çalıyor.Sazı Efkâri’yi bastırıyor nerdeyse..”

Gecenin sonunda, konuk milletvekillerimizin de katıldığı fotoÄŸraf çekilme ve kutlama iÅŸinin ardından üç âşıkla da ertesi gün röportaj yapma konusunda anlaÅŸtık. O sıralar folklor araÅŸtırmalarıyla yoÄŸun bir biçimde uÄŸraşıyordum. 1968 de Ankara’da katıldığım “Folklor AraÅŸtırmacısı YetiÅŸtirme Kursu”, içimdeki hevesi meslek haline getirmiÅŸti. Yazdıklarımı Ä°stanbul’da çıkan “Folklor AraÅŸtırmaları Dergisi” nde yayınlıyordum.

Ä°limizin kültür dokusunu yansıtan, zengin folklorundan örnekler sunan 7 Mart ÅŸenliklerini de yazmak istedim. Üç âşıkla, ÅŸenlikler sonrasında yaptığım söyleÅŸi bence biraz yetersizdi. Çünkü, dolu dolu olan üç âşıkla aynı gün kapsamlı bir söyleÅŸi yapmanın olanağı yoktu. Zaman yetersizliÄŸi nedeniyle soru ve cevapları oldukça kısa notlar halinde yazmıştım. Daha sonra bunları çözerken bir hayli zorlandığımı unutamıyorum. Åžiirlerinin tümünü yazmaya zamanım olmadığından (o yıllar fotokopi de yoktu) daha sonra mektupla göndermelerini istedim. Çünkü ben öÄŸretmenlik yaptığım Murgul’a, Efkâri Baba Ardanuç’a, Âşık GülpaÅŸa ile Âşık Kara’da ÅžavÅŸat’a dönecekti.

Âşık Kara’nın iki gün sonra 10 Mart 1969 tarihli mektubunu ve ÅŸiirlerini aldım. Kendinden kısaca söz ediyordu. CanıtezliÄŸini beÄŸendim. Ama ÅŸiirlerindeki acemilik gözden kaçmıyordu. YeteneÄŸine karşın, ÅŸiirle ilgili fazla bilgi sahibi olmayışı ve hitap ettiÄŸi insanların da onu eleÅŸtirip yönlendiremeyiÅŸi, onu çalakalem yazma noktasında bırakmıştı. Halk ÅŸiirinde deÄŸiÅŸmez kural olan hecelere dikkat etmediÄŸi, uyaklarda ise zorlamalar göze batıyordu. Ama sazı güzel çaldığından, okuduÄŸu ÅŸiirlerde bu eksikliÄŸi sesiyle kapatıyordu.

O sıralar Efkâri ve GülpaÅŸa ile ilgili tanıtıcı yazılar yazdım. Bunlar çeÅŸitli gazete ve dergilerde yayınlandı. Ama Âşık Kara’dan zaman zaman yazılarımda söz ettiysem de, salt onu anlatan bir yazıyı kaleme almam bazı nedenlerden oldukça gecikti. Biraz ihmal, biraz yazı iÅŸlerimin yoÄŸunluÄŸu ve o yıllar Artvin’den Ankara’ya taşınmam, deÄŸiÅŸen ilgi alanlarım, Âşık Kara dosyasını bir süre unutturdu. Belki de bu unutuÅŸun altında yatan asıl neden, onun nereye varacağını beklemekti.

Gerçi bazı iyi ÅŸiirlerini çeÅŸitli gazete ve dergilerde yayınlattım. Ama 32 yıl sakladığım notlarımı bugün yazıya dökerken onu kutlamak istiyorum. Bekleyelim yarına kalır mı derken, bunca yıl âşıklık geleneÄŸini sürdürdü. 1990’lı yıllarda ÅžavÅŸat festivallerinde yakından izleme olanağı bularak geliÅŸimine tanık oldum.

1990 da çıkardığı “Nurlar Dökülsün” adındaki ÅŸiir kitabından baÅŸka bir yazımda söz edeceÄŸim. Ama inanıyorum ki, eski ÅŸiirleriyle arada büyük farklılıklar vardır. Halk edebiyatını yeterince bilmeyen, ilkokul mezunu bir kiÅŸi için elbette her yazdığının dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz. Åžiirlerine geçmeden önce 1969 da ki söyleÅŸimizde bana anlattıklarına dönelim:

Asıl adı Ä°brahim Kara olup 1927 de ÅžavÅŸat’ın MeÅŸeli Köyünde doÄŸmuÅŸtur. Baba adı TaÅŸtan, ana adı Elfiye’dir. Ä°lkokul sonrası eÄŸitim olanağı bulamayan Ä°brahim Kara, çocukluÄŸunda ailesinin koyunlarını güder. Bugün milli parka dönüÅŸtürülen ve turistlerin yoÄŸun ilgisini çeken MeÅŸeli Köyü ile içindeki Karagöl onu da çok etkiler. 1940 yılının güzel bir bahar günü koyunlarını otlatırken, kuÅŸ cıvıltıları, kuzu melemeleri ve hafiften esen yel Ä°brahim’e ninni gibi gelir. Bu arada uykuya dalar. Rüyasında Karagöl’ün içindeki çam kütüÄŸüne oturmuÅŸ yaÅŸlı pir onu yanına çağırarak bir elmanın çekirdeÄŸini yedirir. “Her muradını veririm, hep imdadına yetiÅŸirim, yedi yıl benden kimseye söz etme” der. Ä°brahim çekirdeÄŸi yiyince uzun süre kendine gelemez. Rüyasında gördüÄŸü bir kızın hayaline aşık olur. Uyanıp eve geldiÄŸinde hasta olur. Görmeye gelenlere ÅŸu ÅŸiiri söyler:

Emran* ÅŸükür olsun ey ulu Tanrı

Gönlümüz irfana eriÅŸti bugün

DönmüÅŸüm cüdaya aÄŸlarım zari

Gecemle gündüzüm karıştı bugün.

 

Bana ne olduysa mevladan oldu

Bir dane çiÄŸitle* gönlümüz doldu

YetiÅŸti imdada pir baba geldi

Âşık Kara ile yarıştı bugün.

 

Aradan zaman geçer güz gelir. Âşık Kara köyde bir imeceye katılır. Karşılıklı türkü söylenir. Sıra Âşık Kara’ya gelince, türkü ile elma çekirdeÄŸinin sırrını açıklar. Ertesi gece, baharda gördüÄŸü pir rüyasına girer. “Bizi niçin söyledin” der. Orada bir süt makinesi vardır. Bir oluÄŸundan su, diÄŸerinden kaymak akmaktadır. Pir tasla su verir, “bismillah” diyerek “Allah aÅŸkına iç” der. Ä°kinci pir  : “Seni beni yaradanın, erenler, pirler aÅŸkına iç” der. Üçüncü pir de, bir bardak su uzatarak : “Al yavrum, bu da senin hakkın, ÅŸu kızın aÅŸkına bade iç” der. O sırada kız çıkar ortaya. GüneÅŸ gibi doÄŸar. Adı Sayime’dir. ÅžaÅŸkınlık ve heyecan içinde rüyasında heyelan olduÄŸunu görür, uyanır. Bakar ki, gerçekten heyelan oluyor. O gün ikindiye doÄŸru yaylaya varır. Rüyasında gördüÄŸü kızı her yerde arar. Yakın köylerde bulamayınca evden firar eder. Antep’e, Kilis’e kadar giderek aramayı sürdürür. Gece gündüz onu sayıklar.

Daha sonra Sivas’ta asker koÄŸuÅŸunun karşısından o kızın kendisine doÄŸru geldiÄŸi hayalini görür. Baygınlık geçirip on beÅŸ gün hasta yatar. Sayime’sini uzun zaman boÅŸuna arar. Bulamayınca evine döner. Köyünde bir kızla evlenir.

GörüÅŸtüÄŸümüzde yıl 1969, yaÅŸ 42, bade içeli 29 yıl olmuÅŸ. Âşık Kara’nın umudu yitmemiÅŸ. Bana söyledikleri de bunu kanıtlıyor : “Rüyada gördüÄŸüm Sayime’yi bir yerde görsem veya haberini alsam; on çocuÄŸum, beÅŸ karım da olsa, dünya âlem de başıma gülse, yüz yaşında da olsam, ona kavuÅŸmaya çalışırım. Onunla evlenirim. Pirin sırrını tez söylediÄŸim için isteÄŸime ulaÅŸamadım. Åžimdiki eÅŸimle mutlu görünüyoruz ama bu evliliÄŸin mezara kadar bizi mutlu etmeyeceÄŸi de bir gerçek.”

Bu anlattıkları Âşık Kara’nın 42 yıllık yaÅŸam öyküsünü özetler. Åžimdi de benim sorularıma verdiÄŸi cevaplarla onu daha yakından tanıyalım:

-Biri kız, ikisi oÄŸlan üç çocuk babasıdır.

-En sevdiÄŸi âşıklar Efkâri ile Müdami’dir. Çocukken de Âşık Emrah’ı okurmuÅŸ.

-Ä°çki, sigara kullanmaz.

-Seyahat etmeyi çok sever.

-En acı hatırası TRT sınavında kendisiyle alay edilmesi. Fakat yarışmaların faydasına inanıyor.

-Onu en sevindiren olayı ÅŸöyle özetler : “Sivas Zara’da askerken Åžükrü Kanatlı komutasında ağır makineli tüfekle, görmeyerek ateÅŸ ettirildi. BeÅŸ yüz kiÅŸiden hiç biri baÅŸaramadı. Tek ben baÅŸardım. Komutan Åžükrü Kanatlı bir konuÅŸma yaparak bana rütbemi taktı. Ağır makineliye çavuÅŸ yaptı. O günkü sevinci hiç unutamıyorum. Askerdeki bu baÅŸarımla her zaman gurur duyuyorum."

-1964 de Halk EÄŸitimi yarışmasında Efkâri ile karşılaşıyor.

-1967 de Efkâri ile Konya Âşıklar Bayramına katılıyor.

-1968 de ise tek başına Konya’ya gider Kul Mustafa ile yarışır.

-Âşıklar Bayramına üçüncü katılışında “muamma” ve “ÅŸiir” bölümünde birincilik kazanarak KaracaoÄŸlan ödülünü alır. Plaket ve 2000 Tl.  ödül onu çok cesaretlendirir.

1940 da bade içip Âşık Kara adını alsa da, saz çalıp söylemesi 1946 da baÅŸlar. Sıra söylediklerini yazmaya gelir. Bazıları yöresel ağızla yazılı ÅŸiirleri kitap olacak sayıya ulaşır. 1969 da bana yazdığı ilk mektubuyla gönderdiÄŸi ÅŸiirlerden bazılarını aÅŸağıda sunuyorum. Bana gelen ÅŸiirlerinin birçoÄŸunu da bazı dergi ve gazetelerde yayınlattım. Buna çok memnun kalan Aşık Kara, yazdığı teÅŸekkür mektubuna ÅŸöyle baÅŸlamış: “Beni bir hak aşığı olarak bütün Türkiye’ye tanıtan biricik ünlü Åžahver Hocam, evvela sizlere içimdeki hürmet ve sevgilerimi takdim ederek Allahtan uzun ömürler, üstün baÅŸarılar diler, teÅŸekkürlerimi sunarım.......”

GörüÅŸmemizden sonra 32 yıldır popülerliÄŸini sürdüren ve kendini sürekli geliÅŸtiren, 75 yaşına gelmesine karşın delikanlı gibi yaÅŸama sevinci içinde olan Âşık Kara, ÅžavÅŸat festivallerine de sazı ve sözü ile katkı yapmaktadır.

Bu yazıda, bana gönderdiÄŸi ilk ÅŸiirlerinden bazılarına yer vermek istiyorum. Bir yazı boyutuna sığmayacağı için son ÅŸiirleri ve kitabı ile ilgili görüÅŸlerimi ise, ayrı bir yazıda belirtmeyi düÅŸünüyorum. Böylece, Âşık Kara’nın sanatındaki ilerlemeyi de yansıtmış olacağım.

Âşık Kara’ya uzun ömürler ve sanatında baÅŸarılar dileyerek, yazımı onun ÅŸiirleriyle bitirmek istiyorum.

 

Ä°çin için aÄŸlar aşıkâr güler

Ah çekince dağı taÅŸları deler

Kökünden kurumuÅŸ gül gibi solar

Tutuşur aşkına pişer baharın.

 

KurmuÅŸsa yarinen kevlu kalbesi

Gece gündüz yatmaz çekerler yası

Bülbülün sedası çayların sesi

Özüne bir talan düÅŸar baharın.

 

Hiçbir ÅŸey söndürmez aÅŸkın narıni

Toplasam barıni yesem narıni

Âşık Kara bulsa nazlı yârini

Çalkanır çalkanır coÅŸar baharın.

   x

Öyle bir acayip aÅŸka düÅŸ oldum

Söylenmez kimseye diller kan aÄŸlar

Sılayı terk eden garip kuş oldum

Götürmez vasıta yollar kan aÄŸlar.

 

Suda balık gibi düÅŸtüm aÄŸlara

Derdime arzuhal yazem daÄŸlara

Garip bülbül gibi insem baÄŸlara

Ä°ncinir menekÅŸe güller kan aÄŸlar.

 

Sonunda tutuştum yandım nar ilen

Ömrüm de geçiyor ahu zar ilen

Bir devran sürmedim güzel yar ilen

El atsam kemere beller kan aÄŸlar.

 

 

Âşık Kara der ki, bakın sözüma

Bu aÅŸk  yine talan saldı özüma

Derdimi söylesem ben bu sazıma

Kırılır tezenem teller kan ağlar.

   X

Bu tembellik biz de mekânı kurdu

Eller atlı bizler yaya gidiyor

Bütün çalışanlar murada erdi

Semalardan uçmuÅŸ Ay’a gidiyor.

 

Altından oluklu dağlar bizimdir

Ovalar dereler baÄŸlar bizimdir

Her kudrete sahip çaÄŸlar bizimdir

Ä°ÅŸçimiz dışarı naya gidiyor.

 

Baba keçileri vurmuÅŸ bayıra

OÄŸul buÄŸuz etmiÅŸ tarla çayıra

Evdeki yavruyu kimler kayıra

Bunca emek sela suya gidiyor.

 

Sözlerime ÅŸamil deÄŸil hepisi

Ballı kovanlarda eşek arısı

Fakirin sırtında tek bir derisi

Onu da aÄŸalar soya gidiyor.

 

Bu gidiÅŸ bizleri diplere teper

Okul boykot ise dersinden sapar

Fabrika çalışmaz grevler yapar

Sanki Deli Bayram toya gidiyor.

 

Âşık Kara sözlerimi dinleyen

Yok mu Yarap derdimizi anlıyan

Nerde ölen nerde kaldı inleyen

Görmez bizi yine oya gidiyor.

*) Emran: Emrine

   ÇiÄŸitle: Çekirdekle.


Bu makale 1405 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com