Åžahver KARASÃœLEYMANOÄžLU
MÜH. NEVZAT TAŞSEVEN ile BARAJLAR ÜZERİNE SÖYLEŞİ
15.10.2016

 MÜH. NEVZAT TAÅžSEVEN ile BARAJLAR ÜZERÄ°NE SÖYLEŞİ

-Sayın TaÅŸseven öncelikle klasik sorumuzdan baÅŸlayalım. Kendinizi okurlarımıza kısaca tanıtır mısınız?

-Yusufeli ilçesinin eski merkezlerinden, son dönemde çıkarılan kanunlarla köy statüsüne düÅŸen Kılıçkaya (Ersis) köyünde 1947 yılında doÄŸdum. Ä°lkokulu köyümde, Orta eÄŸitimimi ise Artvin ve Kastamonu Erkek Sanat Enstitüsünde yatılı olarak tamamladım. Ankara Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nden Ä°nÅŸaat Mühendisi olarak mezun oldum. Sonrasında Devletin deÄŸiÅŸik kurumlarında mühendis ve yönetici olarak çalıştım. Son olarak da, bir devlet kurumundan Genel Müdür Yardımcısı iken emekli oldum. Sonrasında özel sektörde ve kooperatiflerde mühendis ve yönetici olarak çalıştım, Halen küçük boyutta da olsa bu iÅŸlerle uÄŸraÅŸmaktayım. DiÄŸer yandan, sivil toplum kuruluÅŸlarında, bölgemizin sorunları ile ilgili toplantı düzenleyenlerin, konuÅŸmacıların arasında bulundum. Bu baÄŸlamdaki etkinlikleri  fırsat buldukça sürdüreceÄŸim.

-Bir teknik adam olarak, barajlar nedeniyle Artvin ve Yusufeli’deki deÄŸiÅŸimi nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-Yusufeli, bildiÄŸimiz üzere 1550 yıllardan itibaren Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu sınırları içinde kalmıştır. 1916-1917 yılları arasında ise kısa süreliÄŸine zorunluluk nedeniyle Rus iÅŸgali altına girmiÅŸtir. Bu uzun dönemde insanlarımız, geçimini hep topraÄŸa baÄŸlı olarak sürdürmüÅŸtür. Nüfus artışına paralel olarak toprak yeterli olmayınca da ülkemizin bazı yerlerinde görüldüÄŸü gibi gurbetçilik yaÅŸamın bir parçası haline gelmiÅŸtir. Åžimdi ise seçilen yerin olumsuz arazi yapısından dolayı, toprakla iliÅŸkisi tamamen kesilmektedir. Barajlar nedeniyle deÄŸiÅŸime gelince, Ülkemizin kendi kaynaklarına dayalı enerjisini döviz harcamadan temin etmesi, vatanını seven her insan gibi benim de katıldığım temel görüÅŸtür. Ancak bunları gerçekleÅŸtirirken bölgenin ihtiyaçlarını da öncelikle dikkate almak durumundayız. Ne yazık ki, bu konuya gerekli önceliÄŸin verilmediÄŸini görmekteyiz. Örnek vermek gerekirse, barajlar hizmete giriyor ama daha ulaşım yolları tamamlanmamış durumdadır. Barajların yapımı nedeniyle Çoruh vadisindeki buharlaÅŸma iklimi deÄŸiÅŸtirecektir. Dolayısıyla, iklimin ÅŸartlarına göre de üretim vs. de deÄŸiÅŸmek durumundadır. Kendini tutamayan zeminler, heyelanlara ve bunlara baÄŸlı olarak da can ve mal kayıplarına neden olabilecektir.

-Yusufeli DerneÄŸi ve platformunda görevler aldınız, konuÅŸmalar yaptınız, yazılar yazdınız. Ortaya koymak istediÄŸiniz aksaklıklar sizce neydi? Bunlar nasıl giderilebilir?

-Yusufeli, doÄŸduÄŸumuz topraklardır. Dolayısıyla Yusufeli’ndeki tüm olaylar olumlu veya olumsuz yönleriyle bizi etkilemektedir. Gönlümüz her zaman, memnuniyet duyacağımız geliÅŸmeleri paylaÅŸmak ister. Ancak, 1960’lı yıllardan itibaren yapılacak baraj konusunda bölge halkı tamamı ile ikna edilmiÅŸ deÄŸildir. ÖrneÄŸin, devletin yer seçimi konusunda para verip yaptırdığı ve onayladığı raporlar inandırıcılığı olmayan baÅŸka bir raporla iptal edilmiÅŸtir. Konunun uzmanlarının bilimi önceleyerek karşı çıkmalarına karşın, ben yaptım oldu mantığı ile baÅŸka bir yer seçilmiÅŸtir. Bu ise gereksiz büyük harcamaları, gereksiz zaman kayıplarını gündeme getirmiÅŸtir. Ayrıca bölge halkının bu konudaki güvensizliÄŸine neden olmuÅŸtur. Bir baÅŸka konu da, yapılmakta olan ve yapılacak iÅŸlerle ilgili bölge halkının yeterli oranda bilgilendirilmeyiÅŸidir. DeÄŸiÅŸik kanallardan ne derece doÄŸru olduÄŸu bilinmeyen yollarla bilgiye ulaşılmaya çalışılmıştır.

-“Yusufeli yeniden yerleÅŸim yeri” planının yanlışlığı, yetkili yetkisiz, herkes tarafından kabul edilmektedir. Buna karşın, uygulamadaki bu hata halkımızı ne gibi sorunlarla baÅŸ baÅŸa bırakacaktır? Yeni yerleÅŸim yerinin taÅŸlık olması nedeniyle, çalışkan, üretken yöre halkı, sizce nasıl etkilenecektir?

-Önceki ifadelerimde de belirttiÄŸim gibi bölge halkı, baÅŸka bir deyimle galubeladan beri toprakla uÄŸraÅŸmakta, toprağın verdiÄŸi kültürle yaÅŸamını bir ÅŸekilde sürdürmektedir. Åžimdi ise toprakla, doÄŸayla iliÅŸkisi kesiliyor. Yusufeli’de kalmak zorunda olanlar dışında (devlet memurları gibi) baÅŸlangıçta orada yaÅŸamayı düÅŸünenler de olabilir. Ancak yaÅŸayacakları olumsuzluklar karşısında daimi olarak orada kalamayacaklardır. Dolayısıyla yeni arayışlara baÅŸlayacaklardır. Üretimin olmayacağı ve sadece tüketimin olduÄŸu bir yerleÅŸim yeri düÅŸünülemez. Ä°çinde halkın olmadığı projeler, yaÅŸamı daha da çekilmez hale getirecektir.

-Akdeniz ikliminin egemen olduÄŸu Çoruh vadisinin sularla dolması, az olan arazilerin de yok edilmesi, yaÅŸamsal bakımdan göç olgusunu gündeme getiriyor. Bu durumun giderilmesi için sizce ne gibi çözüm seçenekleri devreye sokulabilir?

-BelirttiÄŸiniz gibi Akdeniz ikliminin hakim olduÄŸu ve en çok üretimin yapıldığı Çoruh vadisi sular altında kalacaktır. Baraj kotu olan 710 rakımının üzerinde bulunan yerlerde üretim olanakları aranacaktır. Dolayısıyla küçük ölçekteki üretim modelleri üzerinden iÅŸ alanları açılmak durumundadır. Ä°klim yapısı deÄŸiÅŸeceÄŸinden, meraların çoÄŸaldığını varsayabiliriz. Dolayısıyla küçükbaÅŸ hayvan yetiÅŸtiriciliÄŸi, arıcılık, tavukçuluk bu ve buna benzer iÅŸ alanlarına yönelmek ve bu konuda da devlet desteÄŸi almak çözüm olabilir.

-Yıllar öncesinden, Yusufeli’nin dinamik güçleri bu konuyu enine boyuna ele aldı. Ä°nsan unsurunun gözetilmediÄŸi bu projenin olumlu olumsuz yanlarını ortaya koydu. Uzun yıllar Yusufeli Kültür DerneÄŸi BaÅŸkanlığı yapan Aydın KarasüleymanoÄŸlu Ankara, Ä°stanbul ve Bursa gibi hemÅŸerilerimizin çok olduÄŸu illerde paneller düzenledi. Yazılar yazıldı, bildiriler yayımlandı. Mühendis Naci Özen bir dizi televizyon konuÅŸmalarıyla yöremizin sesini duyurdu. Mazlum Çoruh adıyla bu konuyu eleÅŸtiren kitaplar yazdı. Kusursuz bir enerji planı kitabında, her ÅŸey ayrıntılarıyla açıklandı, tartışıldı. Yusufeli halkının, bu temel sorun karşısında takındığı tavrı ya da duyarsız görüntüsünü nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-BildiÄŸiniz gibi bende bu faaliyetlerin bir çoÄŸunun içinde yer aldım ve elimden geldiÄŸi kadar, bilgi birikimimin elverdiÄŸi ölçüde yardımcı olmaya çalıştım. 1960’lı yıllardan itibaren süren bu plan ve projede insanlar bıkkınlık gösterdi. ÖrneÄŸin 1990’lı yılların sonlarında ihale edilen Yusufeli barajı bir türlü baÅŸlamadı ve  2010’lu yıllarda tekrar ihale edildi. Aradan geçen yıllar içinde de yetkililer hep farklı ÅŸeyler söylediler. Bu nedenle, yöre halkının güveni sarsıldı. “Sonunda da ne olacaksa olsun” denip iÅŸin içinden çıkıldı. Sivil toplum örgütlerinin yaptığı toplantılar, söyleÅŸiler ise etkin olamadı. Yöre halkına tam ulaÅŸtırılamadı. Oysa, bilimin söylediklerini öngören bu toplantılar, söyleÅŸiler bölge halkını uyarmak için gerekliydi.

-Yusufeli’yi bir bütün olarak düÅŸündüÄŸümüzde, vadileri sularla dolmuÅŸ engebeli coÄŸrafyada, ilçe merkeziyle köylerin ekonomik iliÅŸkisinin önündeki engeller sizce nelerdir?

-Baraj gövdesi bitip su tutulmaya baÅŸlandığında meydana gelecek göl yerleÅŸim yerleri arasında uzun bir mesafe ve sınır oluÅŸturacaktır. Çünkü ilçe merkezi tüm bilimsel itirazlara karşın, tek yer olarak belirlenmiÅŸtir. Bu ise çok engebeli araziye sahip yerleÅŸim yerlerinin merkeze ulaşımını olumsuz yönden etkileyecektir. Kısa sürede bu yolların standartlarına göre yapılması mümkün olmayacaktır. Ä°stenilen düzeyde ulaşımı saÄŸlayamayanlar baÅŸka sorunlarla karşı karşıya kalacaklardır.

-GeliÅŸme ÅŸansı sınırlanan bir ilçenin geleceÄŸini nasıl görüyorsunuz? Yusufeli ilk kurulduÄŸunda 2 bin nüfus vardı. Åžu anda 9 bine yaklaÅŸtı. Her yer için geçerli olan bu geliÅŸme süreci, 20-30 yıl sonra Yusufeli yerleÅŸim yerini nasıl etkileyecek?

-Yetkililerin her aÅŸamada “her ÅŸey eskisinden daha güzel olacak” söylemine kesinlikle katılmıyorum. BaÅŸlangıçta belki kısa süreli canlı bir yaÅŸam görebiliriz. Ama sonraki yıllar bunun devam edemeyeceÄŸini düÅŸünüyorum. Ot bile bitmeyen bir yerleÅŸim yerinin olduÄŸunu yakın coÄŸrafyada bulunduÄŸunu bilmiyorum. Belki de yeni yerleÅŸim yerleri arayışları baÅŸlayabilir.

-Yurt genelindeki Artvin sivil toplum örgütlerinin, yöremizin temel sorunlarına yaklaşımını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

-Yeterli düzeyde olduÄŸunu düÅŸünemiyorum. Sivil toplum kuruluÅŸlarımızda, konularında uzmanlaÅŸmış insanlarımız deÄŸiÅŸik nedenlerle görev almak istemiyorlar. Mevcut olanların da çoÄŸunun bu konuda fikir yürütecek donanımda olduklarını sanmıyorum. Kendi içine kapanmış, fikirsel etkinlikler bakımından yetersiz kalmış  örgütlerimizin geliÅŸmeleri uzaktan izledikleri kanısındayım.

-Bu bağlamda bizim sormayı unuttuğumuz ama sizin değinmek istediğiniz başka konular varsa onları da alalım?

-Ben yaÅŸamı, devletin yatılı okulunda okuyarak öÄŸrenmeÄŸe çalışanlardanım. Dolayısıyla devlet benim için kutsal bir kavramdır. Ama içinde bulunduÄŸumuz dönem içinde yönetimin anlayış tarzını görerek üzülmemek mümkün deÄŸildir. Artvin’imizde ve ülkemizde atılacak her olumlu adımı desteklemek, yanlış olanı eleÅŸtirmek, bir vatandaÅŸ olarak görevlerimizin başında gelir.

-Ä°limiz sorunlarına duyarlılığınız ve bu söyleÅŸi için size teÅŸekkür ediyoruz.

 

-Ben de size, bana bu fırsatı verdiÄŸiniz için çok teÅŸekkür ederim.

 


Bu makale 575 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com