Åžahver KARASÃœLEYMANOÄžLU
RESSAM KEMAL ÇELİK İLE SÖYLEŞİ
16.05.2016

 RESSAM KEMAL ÇELÄ°K Ä°LE SÖYLEŞİ

 Kemal Çelik, resme gönül vermiÅŸ, sanatı yaÅŸam biçimi haline dönüÅŸtürmüÅŸ bir arkeolog. Ä°leri yaşına karşın fırçası kurumayan, her gün binlerce tablosuna yenilerini ekleyen bir sanatçı. Yıllardır otantik görüntüsü bozulmayan,Ankara Kalesindeki bir handa atölyesi var. O,uzun yıllar yaÅŸadığı  Ankara Kale’sinin simgeleÅŸen isimlerinden biri. Mahallenin çocuklarına “Ressam Amcanın yeri neresi” diye sorsanız size hemen atölyesini gösterirler.

Çocukluk arkadaşım Aysel Ablamın eÅŸi olup, eÅŸimin de elli yıllık dostu olan Kemal AÄŸabey ile ilgili daha önce çok yazılar yazmıştık. Sergileriyle ilgili deÄŸerlendirmeler yaparak, bazı dergilerde yayınlamıştık. Hemen her sergisine gittiÄŸimiz, aynı çevrelerde bulunduÄŸumuz Kemal AÄŸabey ile söyleÅŸi yapmamak  düÅŸünülemezdi. Akrabalık, dostluk bir yana, renklerin tutsak ettiÄŸi bir ÅžavÅŸat’lı  hemÅŸehrimizin çalışmalarına kayıtsız kalamazdım. Bu sorumlulukla yaptığım söyleÅŸimde son yaÅŸananlara ağırlık verdim.

-Kemal AÄŸabey, sizi çok kiÅŸi tanıyor. Ancak, okurlarımız için özgeçmiÅŸinizi bir kez de sizden dinleyelim.

-1940 ÅžavÅŸat doÄŸumluyum. Ortaokulu ilçemde, liseyi Artvin’de okudum. Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesinin Fransız filolojisine girdim. Sanatla ilgisi nedeniyle aynı fakültenin arkeoloji bölümünü bitirdim. Fakülteye geliÅŸimden bu yana Ankara’da yaÅŸamaktayım. Resim dalında birçok ödüllerim var. Tablolarım yurtdışı ve yurt içinde kamu ve özel kesimde koleksiyonlara girdi. 36 kez resim sergisi açtım. Sanatla ilgili derneklere üyeyim. Ankara’da bu alanda geniÅŸ bir çevrem var. 23 yıldır geçimimi resimle saÄŸlıyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

-Küçük yaÅŸtan beri amatörce resim yaptığınızı biliyoruz. Profesyonel sayılacak yoÄŸun çalışmanız ne zaman ve nerede baÅŸladı?

-Kırk yaşından sonra okumaya baÅŸladığım “Klasik Arkeoloji” altıncı yılımdı. Hem çalışıyor hem fakültede okuyordum (1983). Okulumu bitirmek zorundaydım. Çalıştığım kurumdan sınavlar için ücretsiz izin istedim vermediler. Ben de iÅŸimden istifa ettim. O günden sonra resim çalışmalarımı yoÄŸunlaÅŸtırdım. Çünkü geçimimi saÄŸlamak durumundaydım. Okumayan, sanatla ilgilenmeyen bir toplumda resim yaparak ayakta kalmak zordu. Ama her sıkıntıyı göÄŸüsledim, bazı bunalımlar yaÅŸadım. Ama resimden kopmadım. O günden beri yaÅŸamımı resim yaparak sürdürüyorum.

-Ä°lk profesyonelce çalışmanız nerede ve nasıl gerçekleÅŸti?

-Temmuz 1983 de “NevÅŸehir Uluslararası Kültür Festivali”ne davet edildim. Ä°ÅŸten ayrıldığım günlerdi. Festivalden sonra, Avanos’a yerleÅŸip Kapadokya’yı resmetmeye baÅŸladım. Ekim ayına kadar 72 tablo yaptım. Yöredeki ilçelerin ileri gelenleri sergi açmamı önerdiler. Ben de Kapadokya’nın merkezi olarak gördüÄŸüm Zelve vadisinin giriÅŸinde 1 Ekim 1983 de sergi açtım. Bu sergi, açık havada açtığım ilk sergi oldu. Resim çalışmalarım sürerken Avanos kaymakamı ve belediye baÅŸkanı benden, Avanos’u yansıtan üç adet yaÄŸlıboya tablosu yapmamı istediler. Parasını da peÅŸin ödediler. Bu para benim için moral kaynağı oldu. MaaÅŸ alamadığım için ekonomik sıkıntılarımı büyük ölçüde giderdi.

-Ä°lk açık hava serginiz nasıl karşılandı? Yöre halkının sanata ilgisi ne düzeydeydi?

-Her fırsatta sanata ilgisizlikten yakınıyoruz. Bir yerde de haklıyız. Ancak Avanos denemesinden edindiÄŸim kanaat ÅŸudur: Halka sanatı sevdirirseniz ilgi gösteriyor. Sanatçılarımız hep büyük kentlerde bulunuyorlar. Bazı yörelere gidip halkın içine giremiyorlar. Sergimi sorarsanız çok ilgi gördüÄŸünü söyleyebilirim.  Valilik ve belediyeler üçer tablomu aldılar. Çömlek iÅŸiyle uÄŸraÅŸan esnafın ortaklaÅŸa tablolarımdan alıp okullara armaÄŸan etmeleri beni çok duygulandırdı. Yöreyi gezen turistler de tablolarıma ilgi gösterdiler. 72 tablodan bana iki tanesi kaldı. Benim açık hava sergim, Kapadokya tarihinde ilk sergiydi.

-Sizi böylesine mutlu eden sanatsever Avanos’luları kutlayıp, teÅŸekkür ederiz. BaÅŸka yörelerde de benzer etkinlikleriniz oldu. Onlardan da kısaca söz eder misiniz?

- Eylül 1988 de Güney Anadolu Projesi kapsamında yapımı planlanan Ilısu Barajı nedeniyle yok olacak Hasankeyf’i belgelemem için Esinç Özbilen’den teklif aldım. Kabul ederek Hasankeyf’e gittim. Belediye baÅŸkanını ziyaret ettim. Beni bir hafta konuk ettiler. Eskizler yaptıktan, eserlerin fotoÄŸraflarını çektikten sonra Ankara’ya döndüm. Burası ile ilgili yaptığım tabloları 7 Ocak 1989 da Gazeteciler Cemiyeti’nde sergiledim. Bu sergi çok ses getirdi. 12 yıl sonra tekrar gittiÄŸimde Hasankeyfliler beni akrabalarıymışım gibi içtenlikle karşıladılar.

-BaÅŸka hangi yörelerde bulundunuz?

-Åžanlıurfa-Birecik barajının iÅŸletmesini devralan yabancı firma (Avusturyalı) bir gecelik sergi açmam için beni davet etti. Nisan 2002 de, onlara bir hafta konuk oldum. Halfeti-Zeugma-Rum Kalesi ile baraj çevresini dolaÅŸarak eskizler yaptım. FotoÄŸraflar çektim. Bir ayda sergiyi hazırladım. 12 Mayıs 2002 de baraj gövdesinde, Viyana Oda Orkestrası eÅŸliÄŸinde sergimi açtım. Bu sergide Urfa Valisi de bulundu. Beni kutlarken Åžanlıurfa’ya davet etti. Ertesi günü Åžanlıurfa’daydım. Tablolarımı arkamdan gönderdiler. Mayıs ve ekim aylarında toplam bir ay valilik konuk evinde beni ağırladılar. Resmi abrayla tüm Åžanlıurfa’yı gezdirdiler.

-Bu sergilerde tablolarınızı satın alan oldu mu?

-Valilik, Belediye, Harran Üniversitesi üçer adet tablomu aldılar. Bana destek olmak isteyen kentin yetkilileri, tablo alabilecekleri bizzat aradılar. 80 tablomdan 74 tanesi satıldı. 6 tabloyla Ankara’ya döndüm. Dönerken beni bir Urfalı gibi uÄŸurladılar. Hala Urfa’dan ziyaretime gelenler oluyor. Orada bana verilen plaketler atölyemi süslüyor. Resim sanatını yaÅŸam biçimi olarak seçmiÅŸ bir kiÅŸi olarak, 54 yılda 70 il dolaÅŸtım.  7 bin dolayındaki tablolarımın büyük bölümü, tarihi eserlerle ilgili olup belge niteliÄŸindedir. 36 kez açtığım kiÅŸisel sergilerimde, doÄŸal güzellikleri ve tarihi kalıntıları izleyicilere sunmaya çalıştım.

-Bu alanı önemsemenizde arkeolog kimliÄŸinizin rolü oldu mu? Sizce sanat nedir?

-Arkeoloji mesleÄŸi sanatla iç içedir. Sanat, geçmiÅŸi geleceÄŸe baÄŸlayan köprüdür. Sanat uygarlığın simgesidir. Emile Zola’nın dediÄŸi gibi sanat, doÄŸanın bir baÅŸka açıdan görünüÅŸüdür. Sanat geleceÄŸe bırakılan kültürel mirastır. 22 bin yıl önce maÄŸara duvarlarına yapılan resimler olmasaydı, ilk insanların nasıl yaÅŸadığını kimden öÄŸrenecektik. Bir arkeolog olarak, Anadolu’da çok sayıda ören yerini dolaÅŸtım. Çevresindeki evler yıkılmış ama görenleri hayran bırakacak tarihi yapılar karşınızda duruyor. Tapınaklar ile tiyatro alanlarını yan yana görüyorsunuz. Ä°nsanoÄŸlu yaradılışlından bu yana dünyayı da, ahreti de, sanatı da birlikte düÅŸünmüÅŸ. Dört yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığımızın yayımladığı broÅŸüre göre ülkemizin 40 ilinde tiyatro kültür merkezleri var. Özetle, ülkenin yarısında tiyatro yok. Oysa,ortaçaÄŸda hemen her yerleÅŸim biriminde antik tiyatroların olduÄŸunu biliyoruz.

-Sanat içerikli gezilerinizi Artvin’de de sürdürdüÄŸünüzü biliyoruz. Yöreden yetiÅŸmiÅŸ bir sanatçı olarak Artvin’le olan iliÅŸkilerinizden de söz eder misiniz?

-1959 da Artvin lisesini bitirip Ankara’ya geldikten sonra, yöresel duyguları  çok yoÄŸun bazı hemÅŸehrilerimiz gibi ben de o coÄŸrafyayı hiç unutamadım. Artvin’e bir yıl gitmesem, ikinci yıla kadar sıla hasreti bende hastalık haline dönüÅŸüyordu. 1992 de Amerikalı ünlü bir fotoÄŸraf sanatçısıyla Artvin’e gittik. Vali yardımcısı bize iki gün boyunca araba tahsis etti. Åžu anda emniyet genel müdürü olan Yusufeli Kaymakamı Celalettin Lekesiz, Yusufeli’ne de uÄŸramamızı istedi. Çoruh Havzasını, Barhal Vadisini, Altıparmak DaÄŸlarını ve bazı köyleri dolaÅŸtık. Her zaman olduÄŸu gibi önemli görüntülerle ilgili eskizler çizdim. Amerikalı dostum fotoÄŸraflar çekti. Bu haÅŸmetli ve vahÅŸetli doÄŸaya hayran kaldığını belirtti.Bu gezimizi farklı yıllarda  4 kez tekrarladık.

-Aynı amaçla Artvin’e tekrar gittiniz mi?

-2003 de resim yapmak amacıyla Artvin’e tekrar gittim. Ä°lçeme ve köyüme her yıl gittiÄŸimi saymıyorum. Sanat amaçlı ikinci kez gidiÅŸimde, Vali Orhan Kırlı bir hafta boyunca araba ve rehber verdi. Arhavi’den Ardanuç’a, Yusufeli’den ÅžavÅŸat’a kadar çok yeri dolaÅŸtık. Yaylalara çıktık. Artvin ile ilgili yaptığım tabloları dört kez sergiledim. Ankara’da düzenlenen “Artvin günleri”nde de izleyenlerin beÄŸenisine sundum. Bu sergilerimle ilgili Artvin ValiliÄŸine ve hemÅŸehrilere davetiye gönderdim. Tablolarımın fotoÄŸraflarını deÄŸiÅŸik kesimlere ilettim.

-Artvin ile ilgili sergiler açarken gerekli desteÄŸi gördünüz mü?

-Ä°lgi gördüm ama destek göremedim. Tarih boyunca sanatçılar yeni eserler üretmesi için desteklenmiÅŸtir. Atölye kirasını, boya ve çerçeve parasını karşılamak zor. Desteklenmeyen sanatçı üretken olamaz. EÄŸitimde ön sıralarda yer alan Artvin’in yerel yöneticilerinden, beklenen desteÄŸi bulamadığımı belirtmeliyim. Ä°ki yakın dostumun desteÄŸiyle Artvin ile ilgili sergilerimi gerçekleÅŸtirebildim.

-Peki üzüntüleri geçip, gelelim son serginize. Bu yıl katıldığınız “Batum-Artvin Sanat BuluÅŸması”ndan da söz eder misiniz?

-Batum BaÅŸkonsolosluÄŸumuzun daveti üzerine bu etkinliÄŸe katıldım. Batum Acara Sanat Müzesinde 2 Åžubat 2016 da 36.kiÅŸisel sergim açıldı. Artvin ValiliÄŸi, Batum baÅŸkonsolosluÄŸu ve Acara Özerk Cumhuriyeti yetkililerinin desteÄŸiyle 76 yaşımda eÅŸimle birlikte on günlük balayı yaÅŸadık. Batum ve çevresini gezdik. Kısmen bildiÄŸimiz Gürcü kültürünü yakından tanıma fırsatı bulduk. EÅŸimle beni ağırlayanlara çok teÅŸekkür ediyorum. Bu arada bir sitemimi de dile getirmek istiyorum. Artvin Vali yardımcısı, Hopa ile Arhavi Kaymakamları ve ÅžavÅŸat Belediye BaÅŸkanının da bulunduÄŸu sergimde “Buraya kadar gelmiÅŸken Artvin’e de uÄŸra” diyen olmadı. Gazeteci hemÅŸehrilerimin de ısrarına karşın, Artvin’e davet edilmediÄŸime kırıldım. Bu sergi ve diÄŸer çalışmalarımla ilgili bilgilendirme yazısı yazdığım iki Artvin Milletvekili de yanıt vermediler. Yabancı Devlet adamları, büyükelçiler, bakanlar, eski ve yeni siyasetçiler atölyemi onurlandırdıkları halde bizimkiler hiç uÄŸramadılar.

-Bizim sormayı unuttuğumuz, sizin değinmek istediğiniz başka hususlar var mı?

 -Sanatla ilgili konuÅŸulacaklar bitmez. Artvin’de bir müze yok. Kastamonu’daki gibi otantik eÅŸyaların, meslek sahiplerinin kullandığı yöresel aletlerin sergilendiÄŸi küçük bir yer de yok. Bu iÅŸler, gönüllülerin çabalarıyla az da olsa gelecek kuÅŸaklara aktarılıyor. Ben diyorum ki, Ankara’daki Kalkınma ve EÄŸitim Vakfı’nda bu tür koleksiyonlar oluÅŸturulsun. BaÅŸlangıç olarak, son sergimi Artvin Evi’nde açmak istedim. Vakıf Yetkilileriyle atölyemde toplandık. Bu sergiyi gerçekleÅŸtirmek için on tablomun satılmasının gerektiÄŸini anlattım. Önerimden memnun kaldılar. “Bir hemÅŸehrimiz var, seni de tanıyor. Büyük bir bankanın başındadır. Destek olabilir” dediler. Bunun üzerine bir dostumla onun yanına gidip projemizi anlattık. “Bankalar BirliÄŸinin emri var, tablo satın alamıyoruz” dedi. Büyük gelirler elde eden kurumların sanata kapılarını kapaması acı bir ÅŸey. “Koleksiyonlarınızı nasıl oluÅŸturuyorsunuz” diye sordum. “Galerilerimizde sergi açan ressamlardan birer adet hediye alıyoruz” dedi. Bankalarda batırılan paraların binde birini tutmayacak kadar parayla, sanatın destekten yoksun bırakılması, ne kadar üzücü.

-Olumsuz durumlarla içimiz kararsa da renkli tablolarınızdan söz eden söyleÅŸinizle bizi aydınlattığınız için size teÅŸekkür ediyorum.  Sanatın bütün dallarında aynı sıkıntıların yaÅŸandığını  biliyorsunuz. Bizim de bazı beklentilerimiz karşılanmamıştır. Ama sanat bir yaÅŸam biçimine dönüÅŸünce sonuca bakılmıyor. Kitaplar veya tablolar satılmasa da üretmeden duramıyoruz. .Bunca yıl süren emeÄŸiniz için sizi yürekten kutluyorum. Size yeni tablolar yapabilmeniz için saÄŸlıklı ve uzun bir yaÅŸam diliyorum.

-Ä°çinde bulunduÄŸumuz durumu yansıtma fırsatı verdiÄŸiniz için ben de size çok teÅŸekkür ediyor, kültürel çabalarınızda baÅŸarılar diliyorum.

 


Bu makale 1183 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com