Aydın KARASÜLEYMANOĞLU
ARTVİNLİLERİN KİTAPLARI: GELECEĞE YAZILMIŞTIR
24.03.2015

 ARTVİNLİLERİN KİTAPLARI:

 

GELECEĞE YAZILMIŞTIR

 

Aydın KARASÜLEYMANOĞLU

 

Özgen Seçkin, ulusal boyutta tanınan yazar ve ozanlarımızdandır. Damar adında aylık yazın/sanat dergisi çıkarması, yayınevi kurması, onu bu alanda devingen hale getirmiştir. Yazın dünyasının odağındaki Özgen Seçkin, birçok alanda özgün yapıtlar ortaya koydu.

 

Hemşehrilerimizin Seçkin’i daha yakından tanımaları için özgeçmişini kısaca şöyle verebiliriz:

 

 

1951 de Artvin’in Şavşat ilçesinde doğdu. Ortaöğrenimini Artvin’de, yükseköğrenimini Ankara Gazi Eğitim Fakültesinde tamamladı. Liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. Yayınevi kurdu. 1983’te yayımladığı “Dört Mevsim Türkileri-II” kitabından dolayı tutuklandı. 1402’ye göre öğretmenliğine son verildi. Kitapları toplatıldı. Sonra aklanarak dört yıl aradan sonra öğretmenliğe döndü. AYKO (Ankara Yayın Üretim Kooperatifi), Edebiyatçılar Derneği ile Cumalı-Seferis Gökyüzü Kültür ve Sanat Derneği kurucularından oldu, yönetimlerinde bulundu. Ders kitapları yazdı. Uzun yıllar Damar yazın dergisini (201 sayı) çıkardı, Damar yayınlarını yönetti.

İlk kitabını bir arkadaşıyla birlikte 1968’ de çıkaran Seçkin, “Böldüm Yüreğimi Avuçlarına” adındaki ilk şiir kitabını 1976 ‘da yayımladı. Yazarın Tekyol, Yöneliş, Öğretmen, Ayko, Damar, Kanguru,  Kurgu ve Doruk gibi değişik yayınevlerinden çıkan kitapları şunlardır:

 

Dört Mevsim Türküleri-I 1978, Dört Mevsim Türküleri- II 1983, (İki cilt bir arada 1993 Çocuk Hakları Derneği en iyi çocuk kitabı ödülü aldı), Sevmekten Başka 1986, Bugünü Yaşayan Kalır 1986, Onyıl 1991. Kırkbeşlik Aşk Yalnızı 1997, Hayatla Ufalanmış Şiirler 1999, Efendilik Yollarında 1999, Geleceğe Yazılmıştır 2003, Şairin Hayat Eğrisi 2004, Yaşadığımız Kimi Saatler 2004 (Ş.Avni Ölez Şiir Ödülü), Damarımıza Basıldıkça 2005, Şivan 2010, Kâğıt Kesiği 2011, Şair/Şiir-Vicdan 2013…  Kitaplarının hepsi de Türkiye Edebiyatını, kültürü, sanat-politika ilişkilerini, sanatçıların toplumsal olaylar karşısındaki tutumlarını, duyarlıklarını, nasıl olmaları gerektiğini tartışır. Yazarın aslında ana konusu, sanatın ne olduğudur, ne olması gerektiğidir. Bu alana elbette sanat ve kültür politikaları, poetika anlayışları, dil bilinci, anlatım tarzları konuları da girmektedir. Tartışılan bu konular yazarın dünya görüşünü, sanat anlayışını da dışa vurur, açıklar; Seçkin bu konulara duyarlığıyla kültürel oluşumumuza eklemlenmesini ister. Sanat felsefesi açısından özellikle Şair/Şiir-Vicdan kitabında yazar, şair ve ürünü ile şairin vicdanı arasındaki bağı derinlikli yorumlamaya çalışır. 

 

 

Özgen Seçkin, yazdıklarının bugün belki anlaşılamayacağı endişesini de taşır; bu nedenle Geleceğe Yazılmıştır başlığı altında geleceğe, gelecek kuşaklara yazmak istediğini sezdirir bize. Bu adla oluşturduğu kitabındaki başlıklara bakılırsa günümüz insanının artık pek rağbet etmediği konuları irdelemeye çalışır. Siyasal Kültür, Egemen Kültür Politikası, Sanatın İşlevi, Toplumcu Edebiyatın Günümüzdeki çoğunun yeni baskıları yapılmıştır.

Şiirlerinde bireysel kaygıları öne çıkarırken, toplumsal savaşımlara vurgu yaptı. Sanatın felsefi yönünü göz ardı etmeyen Seçkin, bir yazarın, bir ozanın çağdaşlaşmaya öncülük etme görevini de önemsedi. Bireyin sevinç ve üzüntülerini yansıtırken taşıdığı toplumsal misyonu ve sorumluluğunu unutmadı. Hakça bir düzenin kurulması ve yaşanılabilir bir ortamın oluşturulması için savaşım verdi.

 

Denemelerindeki farklı gözlemler, konuları algılama yetisi ve yorumlama ustalığı Seçkin’in yazarlık kimliğini oluşturur. Sorunları vurgularken kullandığı yöntem ve disiplin onu başarıya götürür.

 

Özgen Seçkin, öyküler içeren kitabını saymazsak, düzyazılardan oluşan dört kitap yayımlamıştır: Geleceğe Yazılmıştır, Şairin Hayat Eğrisi, Damarımıza Basıldıkça ve Şair/Şiir-Vicdan… Bu yapıtların

Yeri, Sosyalist Gerçekçilik, Sanatta Taraflılık, Sosyalist Kültür, Geribıraktırılmışlık İdeolojisi vb. gibi konuları ele alır. Biz de burada, az da olsa, bu kitaptan bazı alıntılarla size yazarın düşüncelerini tanıtmaya çalışacağız. Böyle kısa yazılarda bir yazarın dünyasını, düşüncelerini ne kadar tanıyabiliriz ki. Önemli olan, doğrudan yazarlarımızı tanımamız için çaba göstermemizdir. Kurgu Dergisi’nin 9. Sayısında (Eylül-Ekim, 2011) “Şivan Odağında Özgen Seçkin Şiiri” başlığı altında bir özel sayı yapıldı. Orada Tuncer Uçarol bu kitap hakkında şunları söylüyordu: “Yineleyelim! Özgen Seçkin kapitalist ülkelerdeki (Bu arada Türkiye’deki) özellikle genç kuşaklara, yenilere sesleniyor. Sosyalist sanat önündeki engelleri, tuzakları ayrıntılarıyla anlatıyor, tartışıyor. Kesin sözler söyleyebiliyor. Zaman zaman kızgın biçem kullanabiliyor. Ama iki karşıt düzene çok zaman nesnel bakıyor, savunduğu düzene karşı da bir dizi özeleştiri getiriyor. İnsan onuru adına sanatçının taraflı olması gerektiğini (s. 100-107), bunu da elbette güzel-duyusal çalışmalarla, yazacaklarını özümsemiş, yazdıklarını dinlendirmiş, onu zaman zaman yeniden gözden geçirip gerçekten emek vererek (s.151, vd.) başarması gerektiğini yineliyor. Bunlara elbet kitaptaki 12 Eylül 1980 öncesi yazıları da dahil. (…) Her şeyden önce günümüze seslenen çalışmalar.” Elbet ki Tuncer Uçarol’un daha başka saptamaları da bu kitabın önemini artırıyor.

 

 

Kitabın girişinde yazarın yazmanın, düşünmenin bir süreklilik taşıdığını anlatan şu saptamasını anmadan olmaz: “Bir yazarın eksiğini bir başka yazar eksiğiyle tamamlar.”

 

Özgen Seçkin insanlık hâllerini, insanımızın düzene ayak uyduruşunu ilk yazısında “tersinleme” yöntemiyle eleştiri bombardımanına tutuyor. Doğru olanların yanlış görüldüğü bir düzenle alay ediyor, tariz yapıyor.  “Sonra gördüm ki, dürüstlükle alay etmek, toplumsal bir değer hâline gelmiş… Çalışkanlıkla, özverili olmakla, kendinden çok toplumsal çıkarı düşünmekle alay etmek erdem sayılmış…(s.5)” Okunması gerekir.

 

 

Yazar, “kültürsüzlük” kavramının yanlışlığına vurgu yaparak “Bir ‘Kültür’ Anlayışının Mantığı” yazısında bunun yerli yersiz “bilgi” yerine kullanıldığını eleştiriyor: “Kitlelerin kültürsüzlüğü! Burada kültür bilgi olarak alınıyor, öyle anılmak isteniyor. Ve kültür kavramının ayakları havada kalıyor. Kültür, doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şeydir. (s.16)” Evet kültürün en yalın tanımı da bu değil midir? Öyleyse her insanın, kitlelerin bir kültürü vardır. İlkel insanın bile… Çünkü ilk insanın da doğanın verdikleri yanında kendi yaptıkları vardır. İnsan tarafından yapılanlar “kültür ”dür.

 

 

“Elbette politik olmayan bir kültür düşünülemez. Fakat politik bilinç, sınıfların kültürel etkinliklerinden ve ekonomik ilişkilerinden doğmuş bir olay, bir olgu. Aynı zamanda bu bir kültür ögesi de. Her ikisini (kültür-politika) de belirleyen altyapı bağlamındaki ilişkilerdir. Politikanın var olabilmesi için bir birikimin de var olması gerekir. Bu birikime genel anlamda “kültür” de diyebiliriz. (s.22)”

“Emperyalist dönemde saf ulusal kültürler yoktur; bir kültür diğer ulusal kültürle beslenir. Ya da diğer ulusal kültür ögelerinin bir kısmından etkilenir. (s.27)” Yalın ve öğretici olan bu düşünceler aynı zamanda yazarın kültür konusunda çözümlemiş olduğu duru-açık görüşleridir. Herkesin bazı kavramlar konusunda duyarlı davranmasını öğütlüyor sanki bize.

 

 

İdeolojik Yönsemeler ’in sonunda şöyle der Özgen Seçkin: “Ülkelerin gerçek sahibi vardır. Bu sahiplerin boynu eğik, sırtı kambur da olsa, ülkeleri öksüz de bırakılsa mutlaka güneş onlara doğacaktır. (s.65)” Yazar bunca sıkıntılı yıllar içinden umudunu yitirmeden çıkar karşımıza; durmak yok, der, yılmadan savaşım, sonuna kadar…

 “Bugün, ne yazık ki dünya üzerinde ‘aklı başında siyaset ’ten ve aklı başında siyasilerden söz etmek olanaklı değil. Tümüyle çıkarlara endekslenmiş bir dünya siyaseti var. (…) İnsanlığın bugün aç-sefil ve özgürlüğünden yoksun olduğu bir dönemde, dünyanın tek bir amaç etrafında toplanmasından, tek bir kültür oluşumuna bağlanmasından söz etmek gerçekleri yansıtmıyor. Daha savaşları, iç savaşları ve ekonomik savaşları çözememiş bir dünyanın doğru siyasetler çerçevesinde hareket edeceği inandırıcı değil. (s.73)” diyor Özgen Seçkin. Sert de olsa sarsıcı değil mi bu. Dünyada bir milyar insan her gece yatağa aç giriyormuş, kaynaklara göre.  Dünya siyaseti bunun üstesinden gelemiyorsa sanatçı bunun karşısında nasıl suskun kalsın. İnsanın önceliği hemcinsine karşı insaflı davranması olmalıdır, onu ezmesi kendinin insanlık ölçütünü vermez mi? Ve kendini ezilenler yerine koyarak diyor ki Özgen Seçkin, “Düşler çomak, umut davul, ikisi de benim sırtımı dövüyor. (s. 137)”

 

 

Sonunda düşlerimize sahip çıkmamızı söyler bize Özgen Seçkin. Düşlemeyen insan başaramaz. Düşlersek neler yapmayız ki, birincisi yılmadan, ikincisi düşlemsiz kalmadan, azimle, kaygıları yıka yıka, istekleri önümüze koyarak insanlık doruğuna tırmanmalıyız, insansoyu hep böyle yaparak almamış mıdır mesafeleri…

“Düşü olmayan yaşar mı? Düş sevgiye götürür kişiyi, aşka sokar, sevinçten giysiler giydirir; onurlandırır, sevindirir, verimli kılar; dik yürütür, hiçbir iş hiçbir engel o kişinin karşısında tutunamaz. (s.137)”.

Diyor ki Özgen Seçkin: “Duygusallığımız bizim olsun, mantığımız da…”

 

 

Yazacak olanlara da şöyle diyor Seçkin: “Sanat daha çok kişisel bir yaratıdır. Bu açıdan kendimizi anlatırken toplumsal olanı, toplumsal olanı anlatırken toplumsal ve bireysel olanı ıskalamadan oluşturmalıyız ürünümüzü.(s.151).

 

 

 

Tanıyalım yazarlarımızı, ozanlarımızı… Tanıdıkça seveceğiz hem kendilerini hem de yazdıklarını… 


Bu makale 537 kez okundu.

Yazarın Diğer Yazıları
Serhad Artvin Gazetesi © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.
İnönü Caddesi. Karahan İşhanı No:16/A - ARTVİN -- Tel :0(466) 212 11 29 - Faks: 0(466) 212 38 84 - E-Posta: osengun{at}hotmail.com